Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
12' den vurma buna denir.
İnsanlar kısıtlandırılmış, çaresiz hissederler. Neredeyse koşuların kurbanlarıdırlar. Nereden geldiklerini, nereye gittiklerini, neden burada olduklarını bilmezler. Tanrı yoksa sıradan insanların hayatta herhangi bir anlam edinmeleri zordur. Sıradan zihin Tanrısız çılgına dönecektir. Tanrı bir destektir — sana yardım eder, seni teselli eder, seni
"Hayatta anlatacak çok şey var değil mi?"
Yüzleşecek çok şey var geriye ittiğimiz. Kömür torbaları ve rutubetin arasına korkudan sızdırılmış sarı sıvılar olduğu gibi şefkat yerine şehvetle saldıran eller var masum vücutlara ya da küçük tırnaklarına kırmızı ojeler sürmek zorunda olanlar var, susturulan diller, kalpler var, acıdan kıçlarının üzerine oturamayanlar var. Anlatacak ne çok şey var değil mi Eray? Adalet de var elbette, kimi devlet eliyle, kimi hayatın yüküyle cebelleşmiş insanların öfkeleriyle şekillenen. Anlatacak çok şey var Eray, kimi zaman hiç dillenmemesi gerektiği gibi sessizce silinmesi gereken. Bazıları ruhları öldürüyor durmaksızın, modern çağın isimleri takılıyor kişilere, tartışılıyor ama olan hep oluyor. Ruhları ya da bedenleri ölenlerin kara isi, herkesi kaplıyor ama önünde sonunda unutuluyor.
Sayfa 247Kitabı okudu
Reklam
İnsanların bedenleri var. Teknoloji bu son yüzyılda bizi bedenlerimizden uzaklaştırmaya başladı. Aldığımız kokuları ve tatları dikkate alma yetimizi yitirir olduk. Bunlar yerine akıllı telefonlarımıza ve bilgisayarlarımıza gömülmüş durumdayız. Siber âlemde ne olup bittiği, oturduğumuz sokakta ne olup bittiğinden daha çok ilgimizi çekiyor. Artık İsviçre'deki kuzenimle çok daha rahat konuşabiliyorum ama kahvaltı ederken eşimle sohbet etmem zorlaştı çünkü kafasını telefonundan kaldırıp bana baktığı yok.
İnsanların bedenleri var. Teknoloji bu son yüzyılda bizi bedenlerimizden uzaklaştırmaya başladı. Aldığımız kokuları ve tatları dikkate alma yetimizi yitirir olduk. Bunlar yerine akıllı telefonlarımıza ve bilgisayarlarımıza gömülmüş durumdayız. Siber âlemde ne olup bittiği, oturduğumuz sokakta ne olup bittiğinden daha çok ilgimizi çekiyor. Artık İsviçre'deki kuzenimle çok daha rahat konuşabiliyorum ama kahvaltı ederken eşimle sohbet etmem zorlaştı çünkü kafasını telefonundan kaldırıp bana baktığı yok.
XIX. yüzyılın "burjuva" toplumu, varlığını kuşkusuz günümüzde de sürdüren toplum, çarpıcı ve çatlamış bir sapkınlık toplumudur. Ve bunun ikiyüzlülükle bir ilişkisi yoktur, çünkü hiçbir konu bu denli açık ve bol konuşulmamış, söylemler ve kurumlarca böylesine açıkça üstlenilmemiştir. Toplumun cinselliğe karşı aşırı derecede katı ve genel
İnsanların nasıl büyüdüğü kendi bedenleri ve zihinleriyle ilişkilerini şekillendirir. Çocukluğun duygusal ortamı doğuştan gelen mizaçla etkileşim içine girerek karakter özelliklerini oluşturur. Karakter dediğimiz şeyin büyük bir kısmı sabit bir özellikler bütünü değil, kişinin çocuklukta edindiği başa çıkma mekanizmalarıdır sadece. Kişinin çevresiyle hiçbir ilgisi olmaksızın kök salmış, doğasında var olan bir karakteristiği ile; varlığını sürdürmek için geliştirdiği davranış biçimleri olan çevreye verdiği yanıt arasında önemli bir ayrım bulunmaktadır.
Reklam
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
A.T.: 1944'te Salzburg bombalanırken orada bulunuyor. Yaşananlara tanık oluyor. Tabii çok sarsılıyor. Salzburg bombalandığında ilk defa o bölgeyi taş taş üstünde kalmamış şekilde görünce, savaşın ne demek olduğunu anlıyorlar. Büyük bir kırılma yaşanıyor. O zamana kadar savaş gazeteden okudukları, radyodan dinledikleri, cepheden gelen askerlerin anlattıkları, gidenlerin tarif ettiği ve daha önemlisi başkasının başına gelen bir şeyken, parçalanmış bedenleri, yok olmuş insanları, çocukları görünce ilk büyük sarsıntısını yaşıyor savaşa dair. Ve şunu anlıyor: Savaş oradaki insanların çok üstünde olan bir şey. Devlete olan düşmanlığının altında, insan denen varlığa değer vermemesi, onu kendi bekası için yok ediyor olması da var.
Sayfa 75 - Can YayınlarıKitabı okudu
“İnsanların bedenleri var. Teknoloji bu son yüzyılda bizi bedenlerimizden uzaklaştırmaya başladı. Aldığımız kokuları ve tatları dikkate alma yetimizi yitirir olduk. Bunlar yerine akıllı telefonlarımıza ve bilgisayarlarımıza gömülmüş durumdayız. Siber alemde ne olup bittiği, oturduğumuz sokakta ne olup bittiğinden daha çok ilgimizi çekiyor.”
21. Yüzyıl için 21 Ders, Alıntı
İnsanların bedenleri var. Teknoloji bu son yüzyılda bizi bedenlerimizden uzaklaştırmaya başladı. Aldığımız kokuları ve tatları dikkate alma yetimizi yitirir olduk. Bunlar yerine akıllı telefonlarımıza ve bilgisayarlarımıza gömülmüş durumdayız. Siber âlemde ne olup bittiği, oturduğumuz sokakta ne olup bittiğinden daha çok ilgimizi çekiyor.
Sayfa 94 - Kolektif KitapKitabı okudu
Reklam
Sinestezik kişilerde belirli bir duyunun uyarılması, olağanın dışında bir duyusal deneyimi tetikler: Renkler işitilebilir, biçimler tat kazanır ya da sistematik olarak başka duyusal karışımlar yaşanır. Sözgelimi, bir ses ya da müzik kesiti yalnızca işitilmekle kalmaz, aynı zamanda görülebilir, tadılabilir ya da dokunabilir olur. Sinestezi, farklı
Alıntı öncesi şunu belirtmek isterim ki anlatılan olay ikinci dünya savaşı sırasında bir toplama kampı krematoryumu sürecinden kesittir. Biraz uzun bir alıntı özeti olacak ama kitapta en etkilendiğim yerdeyim. Uzun sayfaları özetlemeye çalışacağım: “Ölüm, ölüm onlardan biri gibi olmuştu, insanların yanına, avlulara, atölyelere teklifsizce
Ne mutlu gençliğini Allah yolunda harcayanlara...
Ey genç kardeşim!Yeryüzü nice erler, nice mücahitler gördü. Yeryüzü nice saliha, nice mücahide kadınlar gördü. Allah'a iman etmiş, haya sahibi, ahlaklı, erdemli, cesaretli, gençliğini ve hayatını Allah yolunda harcamış nice insanlar gördü. Yeryüzü şahittir ki; nice gençler hayatını Allah azze ve celle'nin yolunda harcamıştır. Bedenleri
_Herkes, kendinden kaçar. Lucretius _Ama eğer kaçmazsa, neye yarar? Kendi kendinin yoldaşı olarak kendini zorlar. Böylece zahmet çektiğimiz zaafın, kendimize ait olduğunu bilmemiz gerekir. Hiçbir şeye katlanamayan bizler, her şeye katlanmaya yöneldiğimiz zaman zayıflarız. Bu, bazılarını ölüme sürüklemiştir. Yaşam ve dünyanın kendisi iğrençlik dolu
149 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.