Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çizmeli işgalin artık tarihten silinmiş olmasının en önemli nedeni, çizmeli işgalden umulan çıkarların, askerÎ işgalsiz olarak çok daha büyük ölçüde elde edilebilmesidir. Düşmanın çizmeli işgalinden çok daha ağır bir yeni işgal biçimi vardır ki, bu işgal ağır biçimde bizim ülkemizde ve kimi başka ülkelerde yaşanmaktadır. Bu, bir gizli işgaldir.Bu gizli işgalin, çizmeli düşman işgalinden çok daha ağır olmasının nedeni, işgale uğrayan ülke insanlarının işgal altında olduklarının ayırdında bile olmamalarıdır. Ayırdında olmadıktan başka, insanlar kendiliklerinden işgale uğramak için can atarlar.İşgale istekli ve gönüllüdürler. Bu gizli işgalin somut bir örneğini burda vermek istiyorum. Biz şu anda nerdeyiz? Bu toplantımızı nerde yapıyoruz? "The Marmara" otelinin bir salonunda...Bizim Marmara denizimizin başına İngilizce "the" article'ı eklenerek "The Marmara" yapılıyorsa ve bunu yapmak için hiç zorlanmıyorsak, kediliğimizden bunu gönüllü olarak yapıyorsak, İstanbul'un göbeğindeki bu otelin adı "The Marmara ise, Dolmabahçe Sarayına tepeden bakan otelin adı da Boğaziçi değil Bosfor bile değil "The Bosphorus" ve bu "The Marmara" ile "The Bosphorus" tan aydınlarıyla, işçileriyle, gazetecisi, sanatçısı, bilimcisi, esnafı, yazarı, çizeriyle bütün Türkiye hiç de tedirgin olmuyorsa, bu olay dolayısıyla insanların ulusal onurları çiğnenmiyorsa, bu "The Marmara" ile "The Bosphorus" sözcüklerine hiçbir tepki göstermiyorsa, tepki gösterecek bir olayın bile ayırdında değilsek, işte Türkiye gizli işgal altında demektir ve bu işgalin adı kültür işgalidir.
OCAK 1919 1918 Aralık ayı sonunda Batum’u işgal eden İngilizler, Osmanlı hükümeti üzerinde baskılarını artırdılar, sonunda İstanbul hükümeti Kars, Ardahan ve Batum’da bulunan tüm askeri birliklerini ve tüm sivil memurlarını geriye çağırdı. 2 Ocak 1919’da İngiliz Yüksek Komiseri Calthorpe, Konya’daki 2. Ordu Komutanı Nihat (Anılmış) Paşa’nın görevden alınmasını istedi. Osmanlı hükümeti de bu isteği hemen yerine getirdi. 5 Ocak 1919’da İngiliz işbirlikçisi Sait Molla, Kürt ileri gelenlerinden Mustafa Paşa ve Bedirhanoğlu Emin Ali Bey İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği’ni ziyaret ettiler ve “İngiliz koruması ve mandası altında özerk bir Kürdistan kurulmasını” istediler. 11 Ocak 1919’da İngilizler, İstanbul’daki polis ve sağlık kuruluşlarına el koydular. 11 Ocak 1919’da, bir Yunan askeri birliği Trakya’daki demiryollarını denetim altına aldı, tüm tren istasyonlarını işgal etti. Dört gün sonra, 15 Ocak 1919’da İngilizler osmanlı devletinin Anadolu ile en önemli ulaşım bağlantısını kuran Haydarpaşa tren istasyonunun yönetimine el koydu. Hükümet Ermeni göçünden sorumlu tutulan kişilerin tutuklamalarına başladı. İstanbul’daki İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenlerinin evleri abluka altına alındı ve tutuklandılar.
Reklam
İngiliz yüksek komiserliği'ne sunulan ve Osmanlı devletini bir İngiliz sömürgesi yapmayı amaçlayan ihanet belgesi aşağıdaki önemli maddeleri içeriyordu: 1. Tüm ülkede ülkenin dışa karşı bağımsızlığı ve iç güvenliği "15" yıl boyunca İngiltere tarafından sağlanacaktır. İngiltere bu amaçla gerekli gördüğü yerleri işgal edebilecektir. 2. Ermenistan'a Doğu Anadoluda toprak verilecek, bağımsız ve özerk bir Ermeni Cumhuriyeti oluşturulacaktır. 3. Mebus seçimleri ile yerel seçimler, İngiliz konsoloslarının gözetimi altında yapılacaktır. 4. Her ilde bir İngiliz konsolosu bulunacak ve bunlar "15" yıl süreyle valilerin danışmanlığını yapacaklardır. 5. Osmanlı bakanlarına birer İngiliz müsteşar verilecektir. Ayrıca İngiltere İstanbul'da ve taşrada denetleme kurulları oluşturabilecek ve maliyeyi denetleme hakkına sahip olacaktır. İngiliz devleti gizli belgeleri 1966 yılında açıklığa kavuşup yayınlanmasaydı yine de hiç kimse bu derece alçaklığı bunlara yükleyemezdi.
Sayfa 289Kitabı okudu
Nazım ki, ilk şiirini on-üçünde yazmıştı. On-altısında kız kardeşinin kedisi üstüne yazdığı şiiri, Deniz Harp Okulun da Tarih Öğretmeni olan Yahya Kemal'e gösterdiğinde Nazımın anasına sevdalı olan Yahya Kemal kediyi de görmek istemiş ve sonra, "sen pis, uyuz kediyi böyle övmesini biliyorsan, şair olacaksın" demişti. İlk şiiri galiba on-yedisinde basılmıştı... Sonra, şunu, bunu sevip şiir yazmış, İstanbul işgal edilince, yabancılara karşı ve Anadolu'da Ulusal Kurtuluş Savaşını destekleyen mısralar döşenmişti. Anadolu'ya geçtiğinde milleti elinde Nuh'tan kalma silahı, altında sıska atı açlığa, bite ve Yunana karşı savaşır bulmuştu.
Mustafa Kemal Paşa'nın "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" emrinden sonra, ikinci hedef, halen işgal altında olan İstanbul ve Trakya olmalıydı...Bu sıralarda Mustafa Kemal'in ordusuyla İstanbul'a girmesi, İstanbul ile Ankara arasındaki ayrılığın hemen çözümlenmesini gerektirecekti... Padişahla karşı karşıya gelecek olan bir Mustafa Kemal'in ya ona bağlılıklarını arz etmesi, ya da ihanetini öne sürerek tahtından indirmesi veyahut da ortadan kaldırması gerekirdi. Bu raddede Padişah'ın hain olduğunun geniş kitlelere kabul ettirilmesi mümkün değildi.
Sayfa 209Kitabı okudu
İşgal Altında İstanbul
"Rum, Ermeni ve Yahudilerin maskarası koca bir payitaht... Giyecek sivil elbisesi olmayıp da alâmetlerini söktüğü eski üniformasiyle sokağa çıkmak cesaretini gösteren bir zabit, haysiyetini hayatiyle ödemeye mecbur bulunduğu hakaretlere karşı... Meselâ böylelerinden biri olarak yüzüne köprü üstünde fıskiye aletiyle su sıkılan bir zabit, tabancasını çektiği gibi hakaret ediciyi yere serer ve Senegalli zencilere süngületilir. Beyazıt meydanında, sırtında pelerin, niçin İngiliz zabitine selâm vermediği sorulan bir gazi, İngiliz zabitinin kamçısiyle sırtından pelerini düşürülünce görülür ki, sağ kolundan, yâni selâm vermek iktidarından mahrumdur."
Sayfa 144 - Büyük Doğu Yayınları, 6.basımKitabı okudu
Reklam
İşgal Altında İstanbul
"Ölü evinde, ölüye ve silsilesine söven bir cümbüş... Şehrin Müslüman semtlerinde, evlerine kapanmış ve yorgan altına çekilmiş insanların hıçkırıkları, günde beş vakit çığlık basan minareler, namazlarda saf hâlinde gözyaşı çeşmeleri; ve sarayında, ateşli alnını buğulu camlara dayamış, bu İstanbul'u seyreden, İstanbul'un, Türkiye'nin ve dünyanın en mustarip adamı Sultan 6.Mehmed Vahidüddin Hân..."
Sayfa 144 - Büyük Doğu Yayınları, 6.basımKitabı okudu
İşgal Altında İstanbul ve Sadrazam Tevfik Paşa Hükümeti
"O kadar ki, Fransız işgal kuvvetleri kumandanı, mahut Napolyon mukallidi general, devletin Sadrâzamını, Fransız sefarethanesinde ayağına çağırıyor. Sadrâzamı önceden ziyaret etmeksizin edilen bu küstahça davet bütün Nazırları sinirlendiriyor, coşturuyor. Sadrâzama diyorlar ki: - Bu haysiyet kırıcı bir davettir! Asla gideyim demeyiniz! Fakat Sadrâzam, gitmeyi politikası bakımından uygun buluyor. Padişaha haber vermeksizin Sefarethaneye gidiyor ve şu hitap karşısında kalıyor: - Eğer hükümetiniz şiddetli icraat göstermezse hakkınızda verilecek hüküm pek vahim olacaktır! Sezar bozuntusu generalin bir münasebetle söylediği bir söz daha var: - Hükümet, istediklerimizi yerine getirmekte teahhur gösteriyor. Ben maiyetime bir tabur asker alarak Yıldızı basıp istediklerimi yaptırabilirim ama, Padişaha saygımdan yapmıyorum. İçine ayak bastıkları ân, Beyazıttaki kışlalarında uykudaki Türk neferlerini süngüleyerek içine yerleştikleri İstanbul..."
Sayfa 145 - Büyük Doğu Yayınları, 6.basımKitabı okudu
Trakya Cumhuriyeti
" Yüzyılın başında emperyalist güçler Batı Trakya'dan sonra gözlerini Doğu Trakya'dan dikmişlerdi. İstanbul, Marmara denizi, Boğazlar'ı içine alan bir bölge Trakya Cumhuriyeti adı altında özerkleşecekti. Mustafa Kemal Atatürk, o günlerde bu tuzağa düşülürse Sevr haritasının kesinleşeceğine dikkati çekiyordu: ' Doğu ve Batı Trakya'nın
Sayfa 169Kitabı okudu
Damat Ferid Son Hareketi
Yine İngiliz belgelerine göre, teşebbüsler son şeklini o yılın ilkbaharında aldı. Sadrazam Ferid Paşa 30 Mart günü İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb’in makamına gitti ve Padişah adına geldiğini söyledi. Sadrazam’a göre Osmanlı İmparatorluğu dünya savaşında sadece İngiltere tarafından mağlup edilmişti, dolasıyla bir başka galip devlete,
Reklam
İstanbul'un İşgal Altında ki Yaşamı;
"İstanbul sokakları İtilaf devletlerinin süngülü askerleriyle dolmuştu. Boğaziçi, toplarını sağa sola çeviren düşman zırhlılarıyla, lacivert sularını göstermeyecek kadar örtülüydü. Herkes ancak çok zorunlu ihtiyaçları için evlerinden çıkabiliyor, sokaklarda hatır ve hayâle gelmeyen hakaretlere uğramamak için caddelerin duvar diplerinden, büzülerek, eğilerek ve korkarak yürüyebiliyorlardı. Bütün tedbirlere rağmen yine bin türlü feci saldırı sahneleri eksik olmuyordu."
Sayfa 92 - Pozitif Yayınları, Mondros MütârekesiKitabı okudu
İstanbul Sessiz ve İşgal Altında;
"Koskoca İstanbul ve koskoca İstanbul'un binlerce halkı, sesleri kısılmış bir hâlde idi. İstanbul ufuklarında yalnız düşman hakaretleri, düşman bayrakları ve süngüleri yükseliyordu. Şaşılacak şeydir. Artık adi bir mendil gibi ayak altında çiğnenen bu çevrede hâlâ bir saltanat, bir hükümet, bir varlık olduğunu zannedenler vardı."
Sayfa 93 - Pozitif Yayınları, Mondros MütârekesiKitabı okudu
İstanbul Hükumeti ve Yandaşlarının Milli Mücadele Düşmanlığı - 1
"Sevgili gençler! Belki de inanmakta güçlük çekiyorsunuz. Haklısınız. Kim işgalcilere yaranmak, kokuşmuş bir düzeni ve yerini korumak için milletine ve devletinin geleceğine bu kadar kayıtsız kalır, nasıl bu kadar hain olabilir? Bu anlayışın daha da acı örneklerini az sonra göreceğiz. Şimdi İstanbul yönetiminin Yunan yayılmasının sürdüğü
Sayfa 30 - Bilgi Yayınevi, 10.Basım, İki Cilt BirleştirilmişKitabı okudu
800 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.