Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiser Yardımcısı Amiral Webb, 19 Ocak 1919'da Londra'da Hariciye Müsteşar Yardımcılarından Sir Ro- nald Graham'a gönderdiği mektupta şöyle diyordu: "... Görünürde memleketi işgal etmediğimiz halde, şimdi valilerini tayin ediyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz; polislerini yönetiyor, basınlarını denetliyor, zindanlarına girerek Rum ve Ermeni tutukluları iş ledikleri suçlara aldırmaksızın serbest bırakıyoruz... Demiryollarını sıkıca denetimimizde bulunduruyoruz ve istediğimiz her şeyi müsadere (el koy- ma) ediyoruz... Politikamız, süngünün keskin ucuna dayanıyor... Halife elimiz altında bulundukça İslam dünyası üzerinde ek bir denetleme ara- cına sahibiz... Bildiğiniz gibi Padişah bizi buraya yerleştirmek istiyor...
Sayfa 357Kitabı okudu
sanki koca Osmanlı coğrafyası kan ağlamıyormuş, beş yüz yıla yakın düşman çizmesinin basmadığı İstanbul toprakları işgal altında değilmiş gibi, devleti yönetenler, Müslüman bir kadının sahneye çıkıyor olmasına oyalanıyorlardı.
Sayfa 169Kitabı okudu
Reklam
Nihad Sami Banarh, Türk Edebiyat Tarihi adlı kita­bında şunları yazıyor: «Başta İstanbul olmak üzere bir kı­sım Türk yurtlarının işgal altında bulunduğu yıllarda, ga­rip bir tesadüfle, ekseriya aşk şiirleri söyleyen öteki gençler­ den ayrılarak o, (Nazım Hikmet), fakir ve 'cemiyet şiirlerini yazmıştır»
1921
Istanbul işgal altında olduğu için uçakları doğrudan Anadolu'ya getirme imkanı yoktu. Pilotlar İran'a uçacaklarını belirtip havalandı ve arıza bahanesi ile Eskişehir ve Adapazarı'na inip uçakları teslim ettiler...
Hahambaşı Naum Efendi'nin işgal yıllarında gazetelere verdiği demeçlerinde, Milli Mücadele'den yana bir tavır sergilediği görülmüştü. Naum Efendi, Milli Mücadele Hareketi'nin İtlâf karşıtı, Mustafa Kemal Paşa'nın "bir maceracı veya bir bağnaz" olmadığını Wilson ilkelerini savunarak Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerin Türklerde kalması için çalıştığını anlatmaya çalışmıştı.
Sayfa 78
Reklam
......Hilafet ordusunun beyannamelerini isyan bölgelerine İngiliz konsolosları, Ermeni doktorları, Rum komitacıları dağıtırlar. 31 Mart irticaının kaçkını İmam Kör Ali gene sahnededir. Mekteplileri keseceğiz diye ayaklanmıştır. Ankara Ziraat Mektebine doğru dört taraftan azgın bir kin ve garaz dalgaları yürür; telgref telleri her taraftan kötü haberler getirirler... İstanbul' a gelince: İstanbul' da 80.000 kişilik bir işgal kuvveti ve dünyanın en güçlü donanmaları vardır. bu yabancı silahlar altında bir padişah, onlardan değil Mustafa Kemal' den kurtulma peşindedir. Bir hükümet vardır ki, hem hain, hem acizdir. Bu hükümetin Nazırını yabancı kuvvet kumandanları ayaküstü kabul ederler. Sadrazama uluorta haber gönderip Nazır değiştirirler. Ya Meclis? Fakat İstanbul' un da, Meclisin de hikayesini daha evvel anlattık. Bu anlatılanlar bu olaylar dikkatle incelenirse görülüyor ki, hatta meclise gönderdiği arkadaşları bile gene ondan kurtulmak çarelerinin peşindedirler; - Artık meclis var. Vatansever bir hükümet var. Artık Temsil Heyetine lüzüm var mı? Kısaca; öyle bir hava içinde yaşar ki, bu havayı teneffüs edebilmek dahi ya çilelerin en çetini ya da bir kahramanın işidir. Yaşadığı her gün, geçirdiği her gece bin bir ihtimale gebedir. Her gün güneş ufka inerken, onun bu batışını son defa görmek, fakat doğuşunu bir daha görememek ihtimali, Ziraat Mektebine kapananları daima derin derin düşündürmüştür.
Sayfa 212Kitabı okudu
Üç yılık mücadeleden (1919-1922) yeni bir millet doğmuştur. Yunanlı istilacılara ve I. Dünya Savaşı'nı kazananlara olduğu kadar, işgal altında bulunan İstanbul'daki halifenin manevralarına karşı yürütülen milli mücadelede vurgulanması gereken nokta şudur: Mustafa Kemal, Ankara'da milli bir meclis toplayarak devleti, milli iradeye dayandırmış, yurdun geleceğini ilgilendiren kararları daima Türk milletinin temsilcisi Büyük Millet Meclisi'nden çıkartmıştır..
Sayfa 133 - Kronik KitapKitabı okudu
" Sanki koca Osmanlı coğrafyası kan ağlamıyormuş, beş yüz yıla yakın düşman çizmesinin basmadığı İstanbul toprakları işgal altında değilmiş gibi, devleti yönetenler, Müslüman bir kadının sahneye çıkıyor olmasıyla oyalanıyorlardı"
Sayfa 169Kitabı okudu
1919 yılının Nisan ayında Paris'te barış görüşmeleri devam ederken Hrisanthos, Paris'e giderek Venizelos'la bir görüşme yapmıştı. Bu görüşme hakkında Yunan Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği 25 Nisan 1919 tarihli telgrafında Venizelos, Rum temsilcilerin Doğu Karadeniz Rumları'ndan oluşturulacak küçük bir askeri birliğin
Sayfa 73 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Padişah'ın izni ile İstanbul'dan ayrılan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, işgal altındaki İstanbul'dan çıkış vizesinin İngiliz imzası taşıması neyi kanıtlar? (Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 20 Mayıs 1991)
Sayfa 167Kitabı okudu
Öncelikle, işgalleri ele alalım. Ateşkesten hemen sonra, daha 1918 Kasım ayında İngilizler, savaşta işgal edemedikleri fakat daima göz diktikleri Musul ve bölgesini, sözde burada çıkmış bulunan kargaşalıklara bahane ederek işgal ettiler. 1918-19 yılı başlarında da Antep, Maraş ve Birecik’i işgal altına aldılar. Bu hareketler, Türkler tarafından ateşkes hükümlerinin bozulması şeklinde kabul edildi. Musul meselesi Lozan antlaşmasından sonra da uzun süre bir anlaşmazlık konusu olarak kalacaktır. Fransızlar da 1918-19 kışında Adana, Mersin dahil olarak pozantı’ya kadar bütün Çukurova’yı işgal ettiler. Fransızlar işgal kuvvetleri yalnız değildi, onların gözetimi altında bir çok Ermeni intikama susamış bir halde memlekete geldiler, türlü yıldırma hareketlerine ve cinayetlere giriştiler. Müttefiklerin yerli Ermenilere bir takım ayrıcalıklar vermeleri Türkleri büsbütün korkuttu. Ermeniler, bir intikam alayı oluşturmuşlardı, bazıları Fransa forması taşıyordu. Ermeni fedailerinin, Adana’nın içinde bile yapmaya cesaret ettikleri katliamlar nihayet halkı ayaklandırdı. Adana’da hemen büyük bir miting yaparak bu cinayetleri protesto ettiler ve İstanbul gazetelerine Fransız işgalini protesto eden “feryatnameler” gönderdiler.
Sanki koca Osmanlı coğrafyası kan ağlamıyormuş, beş yüz yıla yakın düşman çizmesinin basmadığı İstanbul toprakları işgal altında değilmiş gibi, devleti yönetenler, Müslüman bir kadının sahneye çıkıyor olmasıyla oyalanıyorlardı.
Sayfa 169
İlhanlı Devleti Tarihine Genel Bir Bakış
Moğolların kalabalık bir kolunun Hülagu öncülüğünde 1256 yılında Ceyhun Nehri'ni aşıp Horasan'a girmesiyle başlayan ilerleyişi, Azerbaycan merkezli olarak İran, Irak ve Anadolu topraklarının da önemli bir kısmını kapsayan bir devletin kurulmasıyla sonuçlanmıştı. İlhanlılar olarak anılan bu devlet Yakın Doğu'nun siyasi, sosyal ve
Ne yazık ki İstanbul işgal kuvvetlerinin çizmesi altında inim inim inliyordu. Tüm işgal kuvvetleri ama özellikle de Fransızlar, yapmadıkları rezilliği bırakmıyor, kent halkını canından bezdiriyordu. Alt rütbeliler parasını ödeyerek buldukları orospularla, üst rütbeliler ise yollarına kırmızı halılar serilerek davet edildikleri evlerde günlerini gün ediyordu..
Sayfa 263 - Destek YayınlarıKitabı okudu
794 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.