Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslam'da soyut bir eşitlik yerine kadınların aşk, evlilik ve çocuk sahibi olabilmeleri, bu üç şeyin kadınlar için ifade ettiği her şeyle birlikte, teminat altına alır.
II.Abdülhamid ve Eğitim
Abdülhamid bir yandan açtığı modern okullarla memleketi modernleştirmeye çalışırken öte yandan kendi istibdadını yıkacağını düşündüğü hürriyet, eşitlik, milli hâkimiyet, meşrutiyet, cumhuriyet, inkılap, tanımlamalarını içeren tarih kitaplarını ortadan kaldırmakla kalmamış aynı zamanda alım satımını dahi men etmişti. Hatta fıkıh, kelam ve hilafete dair kitapların bir kısmını da kontrole tabi tutmuş, bazıları da toplatılarak yakılmıştı. Hilafet kitaplarını toplatmak ve hatta yakmakta beis görmeyen Abdülhamid'in Osmanlı yönetiminde yaptığı en büyük değişim saltanat ve tahtı öne çıkaran anlayışın terk edilerek İslam halifeliğini bünyesine alan ve halifeliği güçlü kılan bir anlayışın benimsemiş olmasıydı. Politikalarını panislamist bir zemine oturtan II. Abdülhamid, her ne kadar uzun vade de Türkler için başarısızlık ile sonuçlansa da Osmanlı İmparatorluğu'nun bekasını İslam halifeliğinde görüyordu ve dış siyasette kuzey ve Batı devletlerinin Asya ve Afrika’ya yayılmalarına engel olmak ve Hristiyanlığa karşı İslam birliğini temsil eden Panislamizm'i benimsemek yoluna sapıyordu.
Sayfa 107 - bilge kültür sanatKitabı okudu
Reklam
Kafkas Islam Ordusu'nun harekâtı, daha sonra Turan hayalinin ilk adımlarından biri olarak yorumlanacaktı... Turan, Ittihad ve Terakki iktidarı ile beraber telaffuz edilen bir kavramdır, İslamcı olan, daha doğrusu hayalinde Müslüman ülkeleri boyunduruktan kurtarıp tek bir bayrak altında toplama arzusu yatan Enver Paşa da Turancı kabul edilmiştir ve hakkında hâlâ böyle düşünenler vardır. Ittihad ve Terakki söylendiği gibi Turancı mı idi? Hayır! Iktidar senelerinde bu kavram gerçi gayet sık kullanılmış,özellikle yine o yıllarda açılan Türk Ocakları'nda dillere pelesenk edilmiş, Turan üzerine şiirler söylenip kitaplar bile yazılmıştır ama Ittihadçılar'ın uygulamalarına bakıldığında değil Turancı, koyu Türkçü bile olmadıkları ve etnik politika gütmedikleri görülür. Ermeni ve Arap tehcirleri de etnik düşüncelerle değil, güvenlik maksadıyla alınmış tedbirlerdir. İttihadçılar'ın temel politikası, yeni bir ulus-devletin ortaya konmasıdır. Bu düşünce temelini Fransız Ihtilâli'nin liberté, éga- lité, fraternité, yani özgürlük, eşitlik, kardeşlik sloganından almış, slogan hürriyet, müsavat, uhuvvet olarak İttihadçılığın umdeleri arasına girmiştir ve bu temeller üzerine inşasına çalışılan yeni ulus, Osmanlılık'tan ibarettir. Osmanlılığın içerisinde değişik unsurlar vardır ve bu unsurlar ile bir bütün olmalıdır! s.158
Sayfa 158 - Türkiye İş Bankası Yayınları
İsmail Hakkı İzmirli, İslam'da özgürlüğün yerini vurguluyor, islam'ı bir "eşitlik ve özgürlük dini" olarak tanımlıyordu. Bu, Osmanlı’nın son dönemlerindeki islami modernistler arasında yaygın bir tutumdu. Batı’dan gelen liberal rüzgârlar onları özgürlüğün önemiyle yüzleştirmiş, onlar da bu yeni bakış açısıyla Kur'an'a yeniden ve farklı bir gözle bakmaya başlamışlardı. Örneğin "Herkes kendi fıtratına göre hareket eder" ayeti bireysel özgürlüğe meşruiyet kazandıran bir ayet olarak yeniden yorumlandı. "İnsan için kendi çabasından başka bir şey yoktur" ayeti, özel teşebbüs ve pazar ekonomisi için bir teşvik olarak görüldü. Kur'an'da yer alan "şûra" öğüdü parlamenter demokrasinin temeli olarak alınırken, "kötülükten sakındırma" emri sultanın güçlerini sınırlandırma şeklinde yorumlandı. Bu yorumları destekleyen Müslüman modernistlerden Doktor Hazık, İslam’da keşfettiği liberal değerlerden çok etkilenmişti. 1916’da yazdığı Din ve Hürriyet adlı kitabında, şöyle diyordu: “Nazar-ı ibretle bakınız, dinimizde ne geniş hürriyet sahaları var. İnsan bunları gördükçe sevincinden çıldırıyor.”
Sayfa 135Kitabı okudu
"İslâm, kadınların şeref ve izzetlerini tasdik ederek onlara yüksek bir özgürlük tanımlamış ve belirli hususlarda tam eşitlik tahsis etmiştir."
Sayfa 22
"Herkes güçlü olamaz. Hangi sistem uygulanır­sa, uygulansın; mutlaka birbirinden farklı seviyede iki insan tipi bulunacak, güçlerin eşitliği sağlanamıyacaktır. Ne kapitalizmde patronla işçi, ne de sosyalizmde proleterya ile yöneticiler arasında eşitlik sağlanabilir. Bütün dünya gördü bu eşitliğin sağlanamadığını. Ara­dığımız çözüm o değil zaten. Herkes eşit olursa, insanı değerlerin önemi kalmaz. Mühim olan, güçlüyü ve za­yıfı birbirine yakınlaştıran, güç farkını her ikisinin le­hine kullanan bir denge kurabilmektir. Ancak o zaman herkes hâlinden memnun olacaktır. Bu dengeyi de sa­dece İslâm kurabilir."
Reklam
Çağdaş Avrupa'nın demokrasi anlayışı bu, kısaca. Şimdi de İslâmiyet'in devlet telakkisine bir göz atalım. İnsanlar, doğuştan eşittirler: kullukta, fanilikte eşitlik. Ama menfi bir eşitlik bu. Sonra, iman sayesinde yeni bir eşitlik kazanırlar, kardeş olurlar. Rabbin lütuflarından aynı ölçüde faydalanacaklardır: hukuki ve müsbet bir
Sayfa 172Kitabı okudu
İslam ahlakının ayırıcı özellikleri hürriyet, eşitlik ve dayanışma fikirleridir.
Sayfa 171
976 öğeden 641 ile 650 arasındakiler gösteriliyor.