“Sonra gittin.
Birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
Söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini
Bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.
Herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.
Sonra gittin.
Çocuk oldum bir daha, ağladım.
Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
Kitaplar, aşk, her şey.
Her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
Keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım
Sonra gittin.
Beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
Keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
Söz dedim, söz verdim.
Ruhumu gömdüğüm yer hala belli.
Güneşi özledim, sonra seni
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım…”
Günaydın: Beyanîbaş.
Bu benim arkadaşım Bermal’dir: Ev hêvala min Bermal e.
O Kobane’lidir: Ew ji Kobanê ye.
Zanyar Mahabat’lıdır: Zanyar ji Mahabatê ye.
İyi akşamlar: Evarbaş.
İyi geceler: Şevbaş.
İyi günler: Rojbaş.
Selam: Silav.
Tünaydın: Navroj bi xêr.
Hoş geldiniz: Bi xêr hatin.
Nasılsınız?: Çawan in?
İyiyim, teşekkür ederim: Baş im, spas dikim.
Çok şükür, iyiyim: Şukur, baş im.
Memnun oldum: Şanaz bûm.
Tanıştırayım: Bidim nasîn.
Tanıştığımıza çok memnun oldum: Bi nasîna te gelek kefxweş bûm.
Memnuniyetle: Bi şanazî.
Adınız nedir?: Navê te çi ye?
Soyadınız nedir?: Paşnavê te çi ye?
Ben, diyordu; Mustafa Kemal'e vicdanımın bütün samimiyetiyle tapıyorum. O olmasaydı bugün biz Türkler yok olmuştuk. Gerçi ötede beride kahramanlıklar yapılmadı değil, orada burada kendilerini tehlikeye atarak düşmana karşı gelenler pek çok oldu. Fakat asıl Mustafa Kemal'dir ki bu çeşitli ve dağınık kahramanlıklara bir anlam, bir kimlik, bir canlılık verdi. Kesin bir hedef tayin etti ve onları takip etmeleri lâzım gelen yola sevketti. Anadolu'nun bugünkü ideali tek bir anlam ile Mustafa Kemal idealidir.