YouTube kitap kanalımda Hayvan Çiftliği kitabının da içinde bulunduğu kitaplık turu videomu izleyebilirsiniz: ytbe.one/yf0me602lnY
"Animal
You're an animal
Don't take anything less" Muse
70 yıllık bir fener.
Çok çabuk unuttuk ülkede olanları. Unutmak ve kanıksamak en sevdiğimiz şeyler oldu. "X kişi ne yapsa her
‘’Hiçbir ütopya, toplumun bütün bireylerine sonsuza dek tatmin sağlayamaz. Maddi şartları iyileşen insanlık, gözünü daha yükseklere diker, bir zamanlar rüyasında bile göremeyeceği güç ve mülke burun kıvırmaya başlar. Dış dünya onlara her şeyi sunmuş olsa bile, insanların akıllarındaki sorular ve kalplerindeki özlem susmak bilmez.’’ (s.
"Ne zaman tökezlesem aklıma hep dağlar gelir.Onların imtina ettiği yükü biz nasıl kabullendik?
İnsan dönüp bakmadı mı kendine? Dağların sırtlanamadığı yükü nasıl sığdırmak istedi gönlüne?"
MERHABA DOSTOYEVSKİ!
Bir merhaba dedim. Çünkü ben akıllı ben, hiç Dostoyevski okuyan biri değilmişim. Etkinlik ile bu açığı kapatacağım.
Geldik yemeğe, ama kitapta da yemek var. Kovulmadık biz umarım. Oturduk mu masaya? Mozart eşliğinde yiyoruz kitaplarımızı. Mozart bu kitaba özel. Tabi ki başka şeyler de dinleyeceğiz elbette. Kemancı var mı
Tamam, haksızlıklara uğradığını kabul edelim. Hatta işin içinde yaralamalar, incitmeler, belki de kötü niyet bile vardı. Peki, bu insana ömrünün sonuna kadar senin hayatına hükmetme hakkını verecek misin? Affetmekle kendimize iyilik yapmış oluruz. Eğer affetmezsek, yerimizde saymayı kabullendik demektir! Olduğumuz yerde kalırız ve başkalarına hayatımıza hükmetme hakkını veririz. Belki bu insanlar çoktan ölmüştür ya da başka biriyle mutlu bir evlilik yaşıyordur. Bir tek biz bu affedemeyenler dönemecinde takılıp kalmışızdır.
11.02.2015
Özgecan;
Nefes alıp veren, iki bacak üzerinde yürüyen ve konuşabilen herkese verilen insan ismini taşıyan canilerce katledildi. İnsanlar genel olarak sözün bittiği yerde. Söyleyecek bir şey bulamıyor. Benim söyleyecek çok şeyim var lakin bu coğrafyanın unutkan insanları, yapacak bir şeyi yokçular vicdanımı kemiriyorlar. Biz
Sen ve ben çoğu kimse değiliz. Demek ki çoğu kimsenin durumu bize uymaz. Dünyada rahatlık aramıyoruz, dünyanın katılığını olağan karşılamıyoruz ve bu katılığa katılıkla cevap vermek gerektiğini düşünmüyoruz. O halde dünyada rahatlık aramıyoruz diye eziyeti onayladığımız söylenebilir mi? Dünyanın katılığına katılıkla cevap veremeyeceğimize göre yumuşaklık gösterip ezilmeyi mi kabullendik? Yenilmeyi göze mi aldık? İşte diyalektik tuzağı. Sen ve ben bu tuzağa yakalanmadığımız kadar insanız. Çoğu kimse bu tuzağa düştüğü için insanlığından uzaklaşıyor.
İsmet Özel
"KENDİSİYLE MEZARI ARASINDA YALNIZCA KENDİ ÖLÜMÜ VARDI."
Her birimiz bir gün mutlaka öleceğimizi biliyoruz, ama ölümün soluğu ensemizde olsa ne hissederiz? Her an ölüm kaygısıyla yaşamak yaşamaktan sayılır mı? Diyelim ki ölümü kabullendik, ölüm anı geldiğinde korkusuzca ebediyete göç edebilir miyiz? İşte bu kitabı okurken bunları
Soma kazasının (!) üzerinden 6 yıl geçti. Ve hâlâ sorumlular gereken cezayı almadı. "Kader" dediler. "Bu işin fıtratında var" dediler, üzerini örttüler. Peki bizler mi? Kabullendik, unuttuk...