Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tüm Kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü Kutluyorum.
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişemeyecekti. Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle Ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti. Ayın altında öküzler başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık kısacıktılar ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında ve
Kocatepe 2022
100. yılındayız; Güneşin aydınlattığı o güzelim Anadolu toprağına yazılan Kurtuluş’un. Gidiyorum Eskişehir’den Afyon’a, Yüzüme yansıyor o siyah beyaz film kareleri, Gece olunca gizlice hareket eden kağnılar Ve kağnıyla çekilen aslında vatanın istikbali…
Bizden Uzağa
Bizden Uzağa
Reklam
MUSTAFA KEMAL'İN KAĞNISI
Yediyordu Elif kağnısını, Kara geceden geceden. Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu, Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar, İnliyordu dağın ardı, yasla, Her bir heceden heceden.
KUVÂYİ MİLLİYE DESTANI
❝Ayın altında kağnılar gidiyordu. Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru. Toprak öyle bitip tükenmez, dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişmiyecekti. Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.❞
Ne, yıldızlar kaynaşır gökyüzünde, Ne, sevdayla dolar taşar gönüller. Bir rüzgar eser ki bıçak gibi El ayak şişer. Sivas yollarında geceleri Ağır ağır kağnılar gider.
Sivas YollarındaKitabı okudu
Bu bir KAYGI duruşudur. Korkuyla...
Bilir misin artık sevda kuşsuz, boş kursaklarda. Ve bilir misin ilk kez yanıldı Nilgün Marmara. Kuş muş da koymasınlar yollarımıza. Madakvari sevmiyor kadınlar. Biri ötekinin kopyası bire bir. Ya Narman( Haydar Ergülen) da yanıldıysa. Ya erkeklerin de kalbi kiralıksa. Gündelik aşkların camlarını siliyorsa... Ya Fransız pencereler hiç
Reklam
O sıralarda Ankara, Anadolu yaylasının göğsünde iki meme gibi yükselmiş bir çift tepeden başka bir şey değildi. Tepelerden birinin üstünde, Türklerin sayılı çarpışmalarına sahne olmuş eski Ankara Kalesi’nin yıkık duvarları yükseliyordu. Kalenin sırtlarıyla çevresi ve içi, zikzaklı yokuşlar ve gübre yığınları arasında tavşan yuvasına benzeyen, ama içinde insanların yaşadığı dam dama, kafes kafese yıkık dökük kerpiç evlerle doluydu. O sıralarda Ankara’da, gıcırtılı kağnılar dışında tek taşıt aracı olan köhne at arabaları, yağmurun bol olduğu bu mevsimde, taşları çamurla kaplı yokuşları güçlükle tırmanabiliyorlardı.
Ve kadınlar, bizim kadınlarımız : korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen.. . . ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların aynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız şimdi ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi aynı yürek ferahlığı, aynı yorgun alışkanlık içindeydiler. Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu. Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.
Sivas Yollarında
Sivas yollarında geceleri Katar katar kağnılar gider Tekerleri meşeden. Ağız dil vermeyen köylüler Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler? Ağır ağır kağnılar gider Sivas yollarında geceleri. Ne, yıldızlar kaynaşır gökyüzünde, Ne, sevdayla dolup taşar gönüller, Bir rüzgar eser ki, bıçak gibi El ayak şişer. Sivas yollarında geceleri Ağır ağır kağnılar gider. Kamyonlar gelir geçer, kamyonlar gider Toz duman içinde, Şavkı vurur yollara, Arabalar dağılır şöförler söğer, Sivas yollarında geceleri Katar katar kağnılar gider.
kadınlarımız
Ayın altında kağnılar gidiyordu. Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru. Toprak öyle bitip tükenmez. dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişmeyecekti. Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle. ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti. Ayın altında öküzler başka ve çok küçük bir dünyadan
Reklam
Kağnılar, kağnılar, kağnılar!.. Mühimmat ve erzak taşıyan kağnıların hele dar boğazlarda ayyuka yükselen o katlanılmaz inleyişleri!Bebesini sırtına sarmış elinde övendire gece gündüz yürüyen o köylü kadınlar ki müheykel ve pürazamet'tirler.
Sayfa 247 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Ve kadınlar bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız, ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki, ve kara sabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız şimdi ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde harman yerine kehribar başlı sap çeker gibi aynı yürek ferahlığı, aynı yorgun alışkanlık içindeydiler. Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu. Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru
Sayfa 220Kitabı okudu
Sakarya Savaşı'nda lojistik kavram işte buydu..
O gıcırdayan kağnılar... Türk milletinin çektiği acıların , sıktığı dişin gıcırtısıydı.
Sayfa 350Kitabı okudu
Gazi Mustafa Kemal Paşa
Ben o yılların macerasından geldim Barut, toz ve ihtilâldi hepten. Dolaklı, hilâl bıyıklı süvarilerle, Hüzünlü marşlar söyleyerekten Bir davul zurna, bir üçlü, bir bayrak Saf çelik kılıçlar ata yadigârı, Yorgun söğütler, mahzun yollar, kağnılar Göğsü tekmil düğmeli bir zâbitin ardından Bir yıldızlı tanyerine at sürerken... Derdini
428 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.