Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey'in idamdan önceki son sözleri
Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum; aldığım emri yerine getirdim, vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben de masumum, son sözüm bugün de budur yarın da bu olacaktır. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer buna adalet diyorlarsa kahrolsun böyle adalet. Beyazıt Meydanı yasa bürünür. Halkın içinden "Kahrolsun" sesleri duyulur.
Kaymakam Mehmed Kemal Bey
... Mehmed Kemal, solgun yüzüyle darağacının yanına kadar getirildi. Yavaşça meydanı süzdü ve kalabalığa bakarak konuşmaya başladı: "Sevgili vatandaşlarım. Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Yabancı devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer buna adalet diyorlarsa kahrolsun böyle adalet!" ...Görevliler Mehmed Kemal'i sehpaya çıkarmak istediyse de o, buna müsaade etmedi. Sehpaya kendisi çıktı. Son bir kez nefes alıp Kelime-i Şehadet getirdi ve gözlerini kapatıp ayağıyla sehpayı devirdi. ...Cenaze namazı sırasında imamın, "Nasıl bilirdiniz?" sorusuna, "Kahraman tanırız, vatanperver tanırız, milli şehit tanırız!" sesleriyle karşılık veren ahali etrafı inletmiş, "Onu alanlar kahrolsun!" sloganları atılmaya başlanmıştı.
Sayfa 199Kitabı okudu
Reklam
Türk milletine suikast yapanların günümüz uzantıları.
Mehmet Kemal Bey aleyhinde yalancı şahitlik yapanlardan biri de Yozgat Müftüsü Hulisi Efendi'dir. Mahkeme 8 Nisan 1919 tarihli kararıyla Kemal Bey'i idama mahkum etti. Karar 10 Nisan 1919 perşembe günü saat 19.00 da Beyazıt Meydanında infaz edildi. Son sözleri sorulan Mehmet Kemal bey, halka şöyle seslenir: '' Sevgili vatandaşlarım! ben bit Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanen eminimdir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum! Son sözüm bugün budur, yarın da budur. Yabancı devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet. Mehmet Kemal Bey'in asılmasında yalancı şahitlik yapanlardan birisi olan Yozgat Müftüsü Hulisi Efendi, Hürriyet gazetesi başyazarı olan Taha Akyol'un amcasıdır. Taha Akyol, amcasının yalancı şahitliğinden 94 yıl sonra yazdığı, ''Ama Hangi Atatürk'' adlı kitabıyla Atatürk'ü değersizleştirmeye çalışmış, Türk Milletine Suikast Düzenleyenlerin hizmetine girmiştir. Şimdi, Taha Akyol'un da, işgal güçlerinin uşağı yalancı şahit Yozgat Müftüsü Hulisi Bey'in izinden gittiğini söylersek çok mu haksızlık etmiş oluruz.
Kudüs İşte Böyle Kurtulur!
01- Müslümanlar, “Başımı veririm, imanımı vermem!” derecesinde kâmil imana sahip olacaklar. İslâmiyet’i tam öğrenip eksiksiz yaşayacaklar. “İslâmiyet, yaşam biçimi” olacak. Bir Müslüman camide neyse dışarıda da o olmalıdır; “Camide “Allah dostu”, “Cami dışında şeytan dostu” olamaz. 02- Sadece namaz kılmakla, oruç tutmakla, Müslüman olunmaz.
Sevgili vatandaşlarım! Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazıfemı yaptığıma vicdanım emındır. Sız- lere yemin ederim ki, ben masumum! Son sözüm bu gün de bu- dur, yarın da budur Ecnebi devletlere yaranmak içın benı asıyor- lar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet!...
Kemal Bey'e son sözleri sorulunca, binlerce Türk'e bağırarak: "Sevgili vatandaşlarım! Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. (...) Beni ecnebilere yaranmak için asıyorlar. Eğer adalet buysa, kahrolsun böyle adalet!" dedi. BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI
Reklam
Boratav ise savunmasında Atsız için şunları söylemektedir: Nihal Atsız'ın Cumhuriyet prensiplerine aykırı düşüncelerinin sadece fanteziden ibaret olmadığı, üniversite yıllarından sonra yavaş yavaş anlaşılıyordu. Nihal, etrafındakilerden ya tam bir alakasızlık ya da tam bir inkıyat görmeye alışmıştı. Ben, herhalde, onun karşısında münakaşa etmeye
Boğazlıyan Kaymakamı KEMAL BEY
Üstünde "Daire-i Umur-1 Askeriye" yazılı ve bir zafer takı gibi süslü Harbiye Nezareti kapısından çıkan süngülü bir müfreze askerin ortasında, yüzü gözü solmuş, üstünde be yaz bir gömlek bulunan, takriben 35 yaşlarında, mağdur Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey görünmüştü. Yavaş yavaş yürü yor, şimdiki Rektörlüğün önündeki darağacına yaklaşıyordu. Oldukça metin ve sâkindi. Mukadderatına kendisini teslim etmiş gibi idi. Son sözünün olup olmadığı sorulunca, o halka hitap etmişti: Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet! Bu ses sanki uzak dağlara gitmiş, çarpmış ve oradan aynen geri gelmiş gibi, halkın ağzında tekrar edilmişti: - Kahrolsun böyle adalet! Kemal Bey sözüne devam ederek: Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Vatan uğrunda cephede ölen bir insan gibi şehit gidi- yorum. Allah vatan ve milletimize zeval vermesin... Âmin.
Sayfa 334
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum
Rıfat Ilgaz'ın hastaneye yatışı ile ilgili, Başdan gazetesinin, 28.1.1949 gün ve 25. sayısında şu haber verilmiştir: "... hastaneden çıkan Ilgaz, on gün kadar savcılıkta ifadeler ve muhakemelerle meşgul olmuş ve tekrar hastalığı arttığından yatağa düşmüştür. Rıfat'ı para ile yatıracak bir hastane dahi bulunamamış, nihayet Vali Vekili Haluk
59 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.