Yem kıtlığı, yolların buzlanması, kar yağışı, bozkırlardaki, ormanlardaki kuraklık, su baskınları ve veba koyun ve at sürülerini yok eder, kurtları, ötücü kuşları, tilkileri, yabani anları, develeri, tatlı su levreklerini, engerek yılanlarını öldürür. İnsanlar doğal felaketler sırasında çektiği acılar açısından hayvanlarla eşit duruma gelir.
Devlet kendi iradesine dayanarak yaşamı zorla ve yapay bir şekilde daraltabilir, setlerle sıkıştırabilir, o zaman da açlığın korkunç gücü, dar kıyılar arasındaki su gibi insanı, kabileyi, halkı sarsar, bozar, paramparça eder, ortadan kaldırır.
Açlık, vücut hücrelerinden proteinleri ve yağları molekül molekül koparır, açlık kemikleri eritir, çocukların raşitik bacaklarını çarpıtır, kanı sulandırır, başı döndürür, kasları kurutur, sinir dokusunu yer; açlık ruhu ezer, sevinci, inancı uzaklaştınr, düşünme gücünü yok eder, boyun eğme, alçalma, kabalık, umutsuzluk ve aldırmazlık duygulan yaratır.
Bazen insanın içindeki insanca olan şeyler tamamen ölür ve aç bir yaratık, öldürebilecek, ölüleri yiyebilecek, yamyamlık edebilecek hale gelir.