Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eşik
"Bu yekpare akış, durgun, derinden... Her aynada yalnız kendi görünen Bu yüz ve şifasız hüznü eşyanın Kendi cevherinde mahpus bir ânın Dağıttığı dünya hep yaprak yaprak, Dalgın, unutulmuş sesleri uzak Bir uykudan bana tekrar dönenler, İçimde, dışımda hep aynı çember! Bin elmas parıltı oyun ve halka Küçük ve hiç değişmez dalgalarla
Sayfa 63 - Dergâh Yayınları, 11.baskı-Ekim 2011Kitabı okudu
Akşamlar oldu sonra Sabahlar oldu dünyada Dünyaya bir karanlık havalar geldi Bir karanlık havalar gitti Ama yine de kardeşler ben Ben bu dünyaya kötüdür diyemem
Sayfa 123
Reklam
Akşamlar oldu sonra Sabahlar oldu dünyada Dünyaya bir karanlık havalar geldi Bir karanlık havalar gitti Ama yine de kardeşler ben Ben bu dünya kötüdür diyemem
Sayfa 128 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Odaya ağır ağır çöken akşamı hissetmedi. Çünkü akşamlar sessizdi. Öğle zamanı gibi pencereden küstahça bakmıyor, karanlık sular gibi duvarlardan fışkırıyordu, tavanı hiçliğe doğru kaldırıyor, nesneleri usulca indirip, sessiz seline katıyordu. Kadın başını kaldırıp baktığında çevresini karanlık ve sessizlik sarmıştı, küçük saat bir yerlerde usul usul tik taklarla sonsuzluğa doğru ilerliyordu yalnızca. Perdeler öylesine karanlık kıvrımlara katlanmıştı ki, sanki arkalarında azgın bir şey gizleniyordu; kapılar bir şekilde duvarın içine gömülmüştü ve oda çivilenmiş tabut misali bir siyahlıkla çevriliymiş gibi duruyordu. Hiçbir yerde giriş ya da çıkış kalmamıştı, her şey sınırsız, ama yine de kilitli gibiydi, her şey insanın üstüne üstüne geliyordu adeta ve havayı öylesine sıkıştırıyordu ki soluk alınamıyor, yalnızca hırıltılı sesler çıkarılabiliyordu.
Ah Tanpınar!
EŞİK Bu yekpâre akış, durgun, derinden... Her aynada yalnız kendi görünen Bu yüz ve şifasız hüznü eşyanın Kendi cevherinde mahpus bir ânın Dağıttığı dünya hep yaprak yaprak, Dalgın, unutulmuş sesleri uzak Bir uykudan bana tekrar dönenler, İçimde, dışımda hep aynı çember! Bin elmas parıltı oyun ve halka Küçük ve hiç değişmez
Sayfa 65 - Dergah Yayınevi
VE ÇOCUĞUN UYANIŞI  BÖYLE BAŞLADI
Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor  Acıyı ve insanlığı çocuklar  Böyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları  Onların bilgileri getirdi  Elleri önlerine bağlı - duruşları  Omuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu  Yaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı  Ki şimendifer  Nasıl peşinden koşturursa katarları yolcu
Reklam
Yolculuk
I O zamanlar gökyüzü biçilmiş buğday kokardı Çiğnenmiş üzüm, mısır püskülü, bostan yaprağı Toprak kokardı insan emeğiyle yoğrulmuş. Rüzgâr serin sesli konuğuydu evlerin Bulutlardan ağaçlardan saçlardan süzülen Bir dirim duygusuyla doldururdu odaları Yağmur ikinci adıydı akşamların Günün yorgunluğu üzerine dökülen Bir düş inceliğinde
Sayfa 115 - 1985/86Kitabı okudu
Çünkü akşamlar sessizdi. Öyle vakti gibi pencereden arsız bakmıyor, duvarlardan aşan karanlık sular gibi fırtınalar estiriyordu, tavanı hiçliğe yükseltiyor bütün eşyaları yavaşça indirip kendi sessiz seline katıyordu. Başını kaldırıp da baktığında çevresini karanlık ve sessizlik sarmıştı sadece bir yerlerde küçük saat usul usul kendi tiktakları ile sonsuzluğa doğru ilerliyordu. Perdeler öylesine karanlık katmanlarla kıvrılmıştı ki sanki arkalarında korkunç bir şey gizleniyordu. Kapılar ise her nasıl oluyorsa duvarın içine gömülmüş ve oda çivilenmiş tabut gibi karanlıkla çevrilmiş gibi duruyordu. Artık hiçbir yerde ne giriş ne çıkış vardı. Her şey sınırsız ama yine de kilitli gibiydi, her şey adeta insanın üzerine üzerine geliyor ve havayı öylesine sıkıştırıyordu ki soluk almak imkânsızlaşıyor sadece hırıltı sesleri çıkarabiliyordu.
“Akşamlar oldu sonra Sabahlar oldu dünyada Dünyaya bir karanlık havalar geldi Bir karanlık havalar gitti Ama yine de kardeşler ben Ben bu dünya kötüdür diyemem ”
Sayfa 128 - YKY
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.