Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Julian'ın kır evindeki akşam yemeği davetimizi kabul etmesi her seferinde muazzam bir olay haline gelirdi. Francis marketten bir dolu yiyecek sipariş eder, yemek kitaplarını karıştırır ve günlerce hangi yemeği yapacağına, yanında hangi şarabı ikram edeceğine, hangi tabakları kullanacağına ve olur da sufle sönerse yedekte hangi tatlıyı
Sayfa 113Kitabı okudu
Yine akşam oldu, çöktü karanlık..
Çünkü akşamlar sessizdi. Öğle zamanı gibi pencereden küstahça bakmıyor, karanlık sular gibi duvarlardan fışkırıyordu, tavanı hiçliğe doğru kaldırıyor, nesneleri usulca indirip, sessiz seline katıyordu.
Reklam
“Akşamlar oldu sonra Sabahlar oldu dünyada Dünyaya bir karanlık havalar geldi Bir karanlık havalar gitti Ama yine de kardeşler ben Ben bu dünya kötüdür diyemem ”
Sayfa 128 - YKY
Eşik
"Bu yekpare akış, durgun, derinden... Her aynada yalnız kendi görünen Bu yüz ve şifasız hüznü eşyanın Kendi cevherinde mahpus bir ânın Dağıttığı dünya hep yaprak yaprak, Dalgın, unutulmuş sesleri uzak Bir uykudan bana tekrar dönenler, İçimde, dışımda hep aynı çember! Bin elmas parıltı oyun ve halka Küçük ve hiç değişmez dalgalarla
Sayfa 63 - Dergâh Yayınları, 11.baskı-Ekim 2011Kitabı okudu
-EŞİK-
Bu yekpâre akış, durgun, derinden... Her aynada yalnız kendi görünen Bu yüz ve şifasız hüznü eşyanın Kendi cevherinde mahpus bir ânın Dağıttığı dünya hep yaprak yaprak, Dalgın, unutulmuş sesleri uzak Bir uykudan bana tekrar dönenler, İçimde, dışımda hep aynı çember! Bin elmas parıltı oyun ve halka Küçük ve hiç değişmez dalgalarla Bende bana meçhul
Sayfa 65 - DERGAHKitabı okudu
İnsan bedeninin hayatın yadsınamaz gerçekleriyle zincirlendiği çirkin iskeleyi fırçasının bir darbesiyle ortadan kaldıran bir bilgedir Matisse. Bugün, insan biçimini nerede eriteceğini bilen, kanın ahengini ve fısıltısını yakalayabilmek için düz çizgiden feragat edebilen, içindeki ışığı alıp renk tayfını taşırabilen biri varsa, o da
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
Çünkü akşamlar sessizdi. Öyle vakti gibi pencereden arsız bakmıyor, duvarlardan aşan karanlık sular gibi fırtınalar estiriyordu, tavanı hiçliğe yükseltiyor bütün eşyaları yavaşça indirip kendi sessiz seline katıyordu. Başını kaldırıp da baktığında çevresini karanlık ve sessizlik sarmıştı sadece bir yerlerde küçük saat usul usul kendi tiktakları ile sonsuzluğa doğru ilerliyordu. Perdeler öylesine karanlık katmanlarla kıvrılmıştı ki sanki arkalarında korkunç bir şey gizleniyordu. Kapılar ise her nasıl oluyorsa duvarın içine gömülmüş ve oda çivilenmiş tabut gibi karanlıkla çevrilmiş gibi duruyordu. Artık hiçbir yerde ne giriş ne çıkış vardı. Her şey sınırsız ama yine de kilitli gibiydi, her şey adeta insanın üzerine üzerine geliyor ve havayı öylesine sıkıştırıyordu ki soluk almak imkânsızlaşıyor sadece hırıltı sesleri çıkarabiliyordu.
Odaya ağır ağır çöken akşamı hissetmedi. Çünkü akşamlar sessizdi. Öğle zamanı gibi pencereden küstahça bakmıyor, karanlık sular gibi duvarlardan fışkırıyordu, tavanı hiçliğe doğru kaldırıyor, nesneleri usulca indirip, sessiz seline katıyordu. Kadın başını kaldırıp baktığında çevresini karanlık ve sessizlik sarmıştı, küçük saat bir yerlerde usul usul tik taklarla sonsuzluğa doğru ilerliyordu yalnızca. Perdeler öylesine karanlık kıvrımlara katlanmıştı ki, sanki arkalarında azgın bir şey gizleniyordu; kapılar bir şekilde duvarın içine gömülmüştü ve oda çivilenmiş tabut misali bir siyahlıkla çevriliymiş gibi duruyordu. Hiçbir yerde giriş ya da çıkış kalmamıştı, her şey sınırsız, ama yine de kilitli gibiydi, her şey insanın üstüne üstüne geliyordu adeta ve havayı öylesine sıkıştırıyordu ki soluk alınamıyor, yalnızca hırıltılı sesler çıkarılabiliyordu.
Akşamlar oldu sonra Sabahlar oldu dünyada Dünyaya bir karanlık havalar geldi Bir karanlık havalar gitti Ama yine de kardeşler ben Ben bu dünya kötüdür diyemem
Sayfa 128 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Sabahattin Ali, 22 (26?) Aralık 1932'de başlayan hapisliğinin aşağı yukarı dört ayını Konya'da geçirir. Karşılaştığı sorunları ve göğüslediği güçlükleri 8 Ocak 1933 günlü mektubunda dile getirir: "Dün Asliye Ceza Mahkemesi'nde tam bir seneye mahkum edildim. Darısı dostlar başına kolay hazmedilir şeylerden değil, hele Konya Hapishanesi
Reklam
Eşik
Bu yekpâre akış, durgun, derinden... Her aynada yalnız kendi görünen Bu yüz ve şifasız hüznü eşyanın Kendi cevherinde mahpus bir ânın Dağıttığı dünya hep yaprak yaprak, Dalgın, unutulmuş sesleri uzak Bir uykudan bana tekrar dönenler, İçimde, dışımda hep aynı çember! Bin elmas parıltı oyun ve halka Küçük ve hiç değişmez dalgalarla Bende
Akşamlar oldu sonra Sabahlar oldu dünyada Dünyaya bir karanlık havalar geldi Bir karanlık havalar gitti Ama yine de kardeşler ben Ben bu dünyaya kötüdür diyemem
Sayfa 123
Kapı delikanlının arkasından çoktan kapanmış ve Madame de Prie hâlâ kıpırdamamıştı. Ölümüne kovalanmış bir hayvan gibi öylece yatıyor, alçak sesle kesik kesik soluyordu; korkusu, duyguları, acı ya da utanç hissiyatı kalmamıştı. İçini tarifsiz bir dermansızlık kaplamıştı; ne intikam ateşi ne de öfke vardı artık, tek hissettiği dermansızlık,
Sayfa 25 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Çocuk Anadolu'dan böyle güvercin çıkmamıştır daha yalnızlığın üstüne böyle şiir kanatlanmamıştır böyle göz dökülmemiştir gurbet sürmelisine böyle yağmur da inmemiştir kimsenin gözlerine İyilik kanatlarının üstüne olsun, gelmişsin şu uzun taşradan gölgesi bile yorulur bazen yorgunsun da biraz daha yorulmaya gelmişsin akşamlar efendidir, birbirine
25 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.