Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevgi karşıtlıklar sayesinde büyür. Anlaşmazlıklar, sevginin yanı başımızda kalmasını sağlar.
Şüphesiz, her milyon kişide bir astronom, matematikçi, komedya şairi ve mistik çıkacaktır. Astronomi tarihini okuyan herkes Copernicus'un, Newton'un, Laplace'ın yeni adamlar veya yeni tür adamlar olmadığını, onların Thales, Anaksimenes, Hiparkhos, Empedokles, Aristarkhos, Pythagoras ve Oenopides tarafından öncelendiğini, 55 bunların hepsinin aynı şekilde, coşkulu hesaplama ve akıl yürütmelere yatkın, dikkat dolu geometrik bir beyine, dünyanın hareketine paralel bir zihne sahip olduğunu teslim eder. 55 Filozof ve matematikçi olan Thales'te (MÖ yak. 624-yak. 546) "su" olan ana madde, yani varlığın tözü, bir diğer doğa filozofu Miletli Anaksimenes'te (MÖ 585-528) "hava" olur. Hiparkhos (MÖ yak. 190- yak. 120) ise Helenistik dönemin başlıca astronom ve matematikçilerindendir; gök cisimlerinin hareketi üzerine temeltaşı sayılabilecek kuramlar üretmiştir. Empedokles (MÖ 490-430) felsefesinin merkezinde, doğanın dört temel unsuru olan ateş, hava, su ve toprağın yanısıra karşıtlıklar ve döngüler yer alır. Matematikçi ve gökbilimci olan Sisamlı Aristarkhos (MÖ 3 1 0-230) ise kendinden önceki Aristotelesçi-Ptolemaiosçu dünya-merkezli astronomiye karşı güneş-merkezli bir model geliştirir. İyonyalı filozof ve matematikçi Pythagoras (MÖ 5 70-495) "sayıların babası" olarak bilinir; evrendeki her şeyin matematikle açıklanabileceğini savunmuştur. Sakızlı Oinopides (MÖ yak. 490-420) ise bir diğer Yunan astronomudur ve eksen, yörünge, döngüler üzerine önemli matematiksel çalışmalar yapmıştır.
Reklam
Heterotopya Ütopyaya Karşı
Postmodern kuramın temsilcileri, çağdaş toplumların fark­lılıklarını; kültür, toplum, siyaset ve ekonomi kürelerindeki farklılıklara ve kimliğe bakarak, çok kültürlü yapılar üzerinden anlamaya odaklanır. Dolayısıyla sorunun kaynağı da çok kül­türlü yapıların bulunduğu uzamlardır. Heterotopya, insan coğ­rafyasıyla ilgili bir tema olarak Fransız
Sayfa 327 - Ayrıntı Yayınları, 2013, 1.Baskı.Kitabı okudu
12 Eylül'den bu yana kalın çizgilerle çizilmiş sınırların da kısa bir süre için silindiği andı Gezi. Yıllardır ayrı kompartımanlarda seyahat eden, birbirini yalnızca medyadaki görüntülerinden tanıyan insanların karşılaştığı an. Şehrin eski ve yeni sakinlerinin, orta sınıftan gençlerle işçi mahallelerinden gelenlerin, özel sitelerde büyümüş olanlarla mimli mahallelere hapsedilmiş olanların birbirini gördüğü an. Takma bacağıyla yürüyen bir "Güneydoğu gazisi"nin, ona düşmanı olarak belletilen Kürtlerle karşılaştığı an. Hayatına karışılmasını istemeyen özgürlükçü gencin, bu muamelenin bazı insanlara, üstelik cumhuriyetin başından bu yana çok daha ağır bir biçimde yapıldığını farkettiği an. Devlet şiddetiyle yeni tanışanların, bu şiddete çok daha önce, çok daha ağır biçimde maruz kalanlarla karşılaştığı an. Üzerinde mücadele edilen parkın bir zamanlar Ermeni mezarlığı olduğunun öğrenildiği an. Polis kurşunlarının neden hep Alevi gençlere isabet ettiği sorusunun sorulduğu an. Cumhuriyetin elden gittiğini düşünenlerin, o cumhuriyetin suçlu bir cumhuriyet olduğunu farkettiği an. Belki boğucu, yine de korunaklı evlerinden gelenlerin, Gezi'nin evsizleriyle, sokak çocuklarıyla karşılaştığı an. Gezi'nin en öfkeli, en küfürbaz, en delikanlı gruplarının feminist kadınlarla, LGBT'lerle karşılaştığı an. İmkânların dünyasıyla yokluğunki, neşeyle öfke arasında yeniden temas kurabileceği umudunun yeşerdiği an. İkili karşıtlıklar üzerine kurulu iktidar aksının yerini, çoğul bir dayanışma ağına, gerilime dayanıklı bir politik zemine bıraktığı an.
Sayfa 103 - Fatih Harbiye, Son DurakKitabı okudu
Zenon'a göre, evrende rastladığımız çokluk ve çeşitlilik, özle ilintili olmayan temelsiz görünüşlerdir. Nitekim Zenon, çokluğun ve hareketin imkânsızlığını bir mantık çelişkisi olarak göstermeye kalkıştığı zaman, felsefesinin özünün, olumsuz anlamda diyalektik bir karakter taşıdığı belli olur. Aslında bu felsefe, diyalektiğe büsbü­tün aykırıdır. Aristoteles, Zenon'u diyalektiğin kurucusu olarak görürken, onun yöntemini ve aporyalarını (çözülmesi imkânsız mantıksal karşıtlıklar, çıkmazlar) göz önünde tutuyordu.
..iyi rakı sofrası donatırdım. (...) Yıllardır kapağını bile açmadığım piyanonun başına geçerek şöyle bir alıştırma yaptım: Parmaklarım hala işlekti. Bu gece.. bir şeyler çalmak istiyordum ve nedense aklıma Mahler geliyordu: onun hıçkırıklı müziğini, büyük korolarını işitiyordum. Rakı sofrasıyla Mahler ikilem gibi görünebilir. Ama yaşayışımız, önceki yüzyıldan beri ikilimler ve karşıtlıklar üzerine kurulu değil mi zaten?
Reklam
"Yaşamın amacı karşıtlıklar arasında denge kurmaktır" C.Jung
Yaşamın kendisi, bir çözüm değil; yaşam, seçilmiş, benimsenmiş, belirlenmiş hiçbir varoluş türüne sahip değil. Yaşam yalnızca, istekler ve olumsuz güçler dizisidir, tiksindirici bir rastlantıya bağlı koşullara göre amacına ulaşan ya da başarısızlığa uğrayan küçük karşıtlıklar dizisidir.
Herakleitos'un işaret ettiği bir başka nokta, dünyanın her zaman karşıtlıklar tarafından belirlendiğiydi. Hiç hasta olmasak, sağlığın ne olduğunu da bilemeyecektik. Hiç açlık çekmesek, tokluğun keyfini çıkaramazdık. Hiç savaş olmasa, barışın değeri­ni bilmezdik ve eğer kış hiç gelmese, baharın da geldiğini fark et­ mezdik. Bütünün içinde hem iyinin hem de kötünün zorunlu bir ye­ri vardı Herakleitos'a göre. Karşıtlar arasındaki bu sürekli oyun olmadan dünya da var olamazdı.
Başka pekçok yönden olduğu gibi bu yönden de tarih öncesi zamanların insanı, bizim bilinçaltımızda hiçbir değişime uğramamış olarak yaşamayı sürdürmektedir. Bu da demektir ki kendi kendisinin ölümüne inanmamaktadır bizim bilinçaltımız; adeta ölümsüzmüş gibi davranmaktadır. Bilinçaltıımız olarak adlandırdığımız şey -ruhumuzun içgüdüsel etkilerden mürekkep en derin katmanı- olumsuz olan hiçbir şeyi hiçbir olumsuzlamayı tanımamakta, bütün karşıtlıklar onda birbiriyle tutarlı hale gelmektedir. Bu sebepten dolayı ona ancak olumsuz bir içerik yükleyebileceğimiz için kendi ölümünü de tanımamaktadır. Ölüm inancına yanıt verecek içgüdüsel hiçbir şey işte bu yüzden yoktur içimizde. Hatta kahramanlığı sırrı dahi olabilir bu belki de. Zaten kahramanlığın rasyonel nedenleri de insanın kendi yaşamının belirli soyut düşünceler ve genel anlamda iyi olan olan şeyler kadar değerli olamayacağı yargısına dayanmaktadır.. Bana bir şey olmaz. Zira aksi halde bu sebepler bilinç altını, kendisine uygun düşen kahramanca tepkiyi göstermekten alıkoyan tereddütleri ortadan kaldırmaktan başka bir işe yaramazlardı ki. Üzerimizde bizim sandığımızdan daha güçlü bir hakimiyet kurmuş olan ölüm korkusu ise öte yandan ikincil düzeyde bir şey ve genellikle de suçluluk duygusunun bir ürünüdür.
Reklam
“Huzurlu olmak, içe dönük örgütlü olabilme yeteneğidir; kafa karışıklığı, güçlük, çatışma ya da karşıtlıklar ortasında iç sükûnetinizi koruyabilmek demektir.”
Bir yığın küçük küçük değişimler, ben farkına varmaksızın bende birikip toplanıyorlar, sonra günün birinde, gerçek bir ayaklanma biçiminde patlayıveriyorlar. Ve sonunda, karşıtlıklar, tutarsızlıklarla dolu bir görünüm veriyorlar yaşantıma.
Kefen ve gelinlik. Birbirinin aynı olan iki giysi. Dinle bak! Ölürken yaşamak; yaşarken ölmek; savaşırken teslim olmak ve teslim olurken savaşmak zorunda kalıyorsun, değil mi? Benim yolumda, bütün karşıtlıklar aynı anda verilir ve karşıt hedefler için aynı araç kullanılır.
Kefen ve gelinlik. Birbirinin aynı olan iki giysi. Dinle bak! Ölürken yaşamak; yaşarken ölmek; savaşırken teslim olmak ve teslim olurken savaşmak zorunda kalıyorsun, değil mi? Benim yolumda, bütün karşıtlıklar aynı anda verilir ve karşıt hedefler için aynı araç kullanılır.
Sayfa 257Kitabı okudu
"Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda oluşur. Karşıtların savaşı, oluşun zorunlu ve tek koşuludur. Eğer karşıtlıklar arasındaki savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Evren karşıtlıkların savaşının oluşturduğu bir uyum harmonia'dır." Heraklitos
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.