İnsan bazen kendini bilmediği büyülü bir akıntının içinde sürükleniyormuş gibi hisseder. Hatta yolun sonunun iyi bir yere varmayacağını, vardığında ise artık geri dönüşü olmayacağını... Sürüklenirken bunun farkında olanlar, akıntının kenarındaki ot parçalarını tutarak kendini durdurmaya çalışır. Çünkü artık gözü açılmıştır, her şeyin farkındadır ve sonunda pişman olmak istemez. Ama kendini akıntının büyüsüne kaptırıp, yolun sonunu hesaba katamayanlar ömür boyu ıstırap ve pişmanlık içinde kıvranacak, zamanı geri almak istese de bunu ne yazık ki başaramayacaktır.
Sayfa 74 - Epsilon yayıneviKitabı okudu
Konuşurken takıldığımız olur, dilimiz sürçer. İlk başta masum hatalardır bunlar, ama sadece ilk bakışta! Freud bu tür dil sürçmelerinin sandığımız gibi masum ya da rastgele olmadığını, bunları birer belirti olarak ele almak gerektiğini düşünüyordu. Ne kadar dikkat etsen de, bilinçdışından gelen dürtüleri durduramazsın. Asıl mesele, rahatsız edici şeyleri bastırıp bilinçdışına iterken kendimizi fazla zorlamamaktır. Tarla faresinin deliğini tıkamaya benzer bu. Deliği kapamayı başarırsın ama bahçenin başka bir yerinde farenin yeni bir delik açacağını da bilirsin. En iyisi bilinç ile bilinçdışı arasındaki kapıyı aralık tutmaktır.
Sayfa 492Kitabı okudu
Reklam
İslam filozofu Kindî, Gemi Yolcuları istiaresiyle şunu anlatır: "İnsanlar, bu dünyada asıl yurtlarına doğru deniz yolculuğu yaparken bazı ihtiyaçlarını temin etmek üzere bir adaya uğrayan yolcular gibidir. Bu yolculardan bir kısmı ihtiyaçlarını giderip hemen gemiye döner ve en rahat yerlere otururlar; bazıları adanın güzelliklerine kapılıp oyalanırlar, bu yüzden gemiye geç geldikleri için hem uygun yerler bulamazlar hem de adadan topladıkları çiçekler, kıymetli taşlar yolculuk boyunca başlarına dert olur. Bir grup ise gemiyi büsbütün unutarak tabiatın çekiciliğine kendilerini kaptırır ve geminin kalktığını bile fark edemezler; sonunda acılar içerisinde kıvranarak ölürler. İşte dünyanın çekiciliğine kapılarak ölümden sonraki hayatı unutanların akıbeti budur." Dünyaya kendini kaptırıp, ahiret gemisini kaçıranlarda olduğu gibi, yaşadığı musibetin yolculuk esnasında uğradığı duraklardan biri olduğunun bilincinde olmayanlar da hata etmektedirler. Yaşanan kederde takılı kalmak, musibete demir atmak, yelkenleri suya indirip yaşadığı hadiseyi sonsuza dek sürecekmiş gibi görmek, kişinin saadet gemisini kaçırmasıyla neticelenecektir.
208 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Pembe fili düşünme inceleme 1
Pembe Fili Düşünme Öz-Şefkat Terapisi, Kabul ve Kararlık Terapisi (ACT) teknikleri baz alınarak yazılmış, modern hikayelerle bezenmiş, bir psikolojiye giriş noktası gibidir. Kitap pembe bir fili düşünmemek gibi bir düşünceden bahsediyor. Fakat bunu yapmaya çalışmak zaten çoktan eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek gibi zaten başlı başına ters
Pembe Fili Düşünme
Pembe Fili DüşünmeZeynep Selvili Çarmıklı · İnkılâb Yayınları · 20189,5bin okunma
339 syf.
·
Puan vermedi
Bu incelemeye konu olan Cemil Meriç 'in “Bu sayfalarda hayatımın bütünü yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tercübelerim var. Bana öyle geliyor ki hayat denen mülakatta bu kitabı yazmak için geldim: Etimin eti kemiğimin kemiği”. Dediği Bu Ülke adlı kitabıdır. “İnsanlar ışığa , hayata, sonsuza düşman . Aydınlanmak için yan,
Bu Ülke
Bu ÜlkeCemil Meriç · İletişim Yayınları · 201821,3bin okunma
Sultan 2. Murat’ın, Varna Savaşı’nın seyrini değiştiren cesareti.
Varna meydanında çok kanlı savaş oluyordu. İlk hücumda Osmanlı ordusunun sol kanadı bozulmuştu. Biraz sonra sağ kanat da bozuldu. Hunyad komutasındaki zırhlı haçlılar bütün güçleriyle merkeze yüklendiler. Haçlılar zafer çığlıkları atıyordu. Jan Hunyad: – Zafere yaklaşdık ileri!.. diye bağırıyor, askerlerini coşturmaya çalışıyordu. Sultan ikinci Murat bir tepenin üstündeydi. Dudaklarını hırsla, kemire kemire kanatmıştı. – Eğer bu savaşı kaybedersek Rumeli’nde tutunamayız. İslâm dünyasının sonu gelir, diyordu. Dakikalar ilerledikçe, Osmanlı ordusunda bozgun büyüyordu. Paşalar telaşlanmıştı. Bazıları padişahı kurtarma derdine düşmüştü. “Git padişahım, canını kurtar!” diyorlardı. Sultan Murat atını istedi. Şimşek gibi bir sıçrayışta sırtına bindi. Dizginleri dişlerine kıstırıp kılıcını çekti: “Biz Sultanoğlu Sultanız. Cenk meydanından kaçmayız. Ya zaferi kazanırız, yahut burada ölürüz.” dedi. Karaca Paşa atın dizginlerine yapıştı: - Etmen padişahım, eylemen! Kendinizi kılıca karşı atman. Maazallah başınıza bir hal gelirse, millet perişan olur. Dinlemedi. Muhafız birliğini alarak savaş meydanına kartal gibi atıldı. Fırtına gibi daldı. Asker coştu, komutanlar toparlandı. Sultan İkinci Murat verdiği emirlerle, bozgunu zafere çevirdi. Akşam güneşi Varna meydanında, büyük zafere gülümseyerek batıyordu.
Sayfa 75 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
Reklam
369 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.