Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türkeş bir Turancıdır ve bazı işaretlerden onun aktif bir Turancı olduğunu tahmin edebiliyorum. Turancı hareketin ideoloğu sayılan, ellili yaşlarının ortasındaki İstanbul'da bir ortaokul öğretmeni olan Nihal Atsız ile temas hâlinedir. 27 Mayıs Hareketi ve hedefleri hakkında hâlâ yazılı bir çalışma olmaması bana anlamlı geliyor, fakat
Dinler Tarihi Meğer Çok Oynakmış Satır aralarına en değerli ilmi sır bilgileri yazmak bu yazın ustasının en değerli hüneridir. Tarihi olan kültürü olan ve sır taşıyıcıları tarafından değiştirilmesine asla izin verilmeyen bir tek Türkler var. Zaman zaman devleti yöneten gafletler yüzünden yaşanır gerilemeler. Dijital peygamberler dinler
Reklam
SMA'LI BEBEKLER Evimizden dışarı adım attığımız an olmasa bile birkaç yüz metre mesafe ilerleyip köşeyi döndüğümüzde; ismini SMA olarak bildiğimiz kas hastalığı ile mücadele eden bir bebeğin yardım standı ile yüzleşiyoruz maalesef.. Bahse konu bu hastalık ile mücadele eden ailelerin, tedavi için evlatlarını yurtdışına ulaştırması ancak
Günümüz olaylarının kökleri ve sırları yakın tarihtedir. Osmanlı devleti kimler tarafından, nasıl ve niçin parçalanmıştır? Dünyada hâkim gizli ve aşikâr güçler hangileridir? Bunlar kimleri ve hangi yolları kullanırlar? Asıl düşman ve gerçek dostlar kimlerdir? Kimlere itimat edebilir ve kimlerle iş birliği yapabiliriz? Bu ve benzeri soruların cevaplarını doğru olarak tespit etmezsek büyük yanılgılara düşebiliriz. Onun için günümüzle bağlantılı yakın tarihi ve dünya konjonktürünü iyi bilmeye çalışmalıyız.
Atsız: "Türk milliyetçiliğini satmaya ne zaman karar verdiniz?" Türkçüler hakkındaki uygulamalar Atsız'la sınırlı kalmamıştı. 10 Mayıs 1952 tarihli Cumhuriyet gazetesinin yazdığı gibi Türk Milliyetçiler Derneği hakkında da takibata geçilmişti. Çünkü dernek Atsız'ı davet ediyor ve resmî bir lisede ona konferans verdirtiyordu.
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
Reklam
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Yaşam bittiğinde geride kalanlar ile yaşadıklarım sıfırlanacak mı? Ben içindeyken beni her gün boğan şeylerin üzerini kim kapayacak? Kimler ellerinde çiçeklerle bana gelecek? Eksiği olduğum, ömrümü belirleyen her şey hatırlanacak mı birileri tarafından? Varlığım birkaç tekdüze iyi sözle mi geçiştirilecek yoksa gerçeklerle mi anılacak? Ya ben ne olacağım? Bütün bunları geride bırakıp mı gideceğim, ya da içime doğan gibi hepsini heybeme atıp zamanın sonsuz akışında kaybolup yiteceğim.
12 Eylül cuntasının hayatta kalan iki üyesi Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya cunta döneminde işlenen insanlık suçlarından sorumlu tutuldukları için değil, rejime karşı suç işledikleri, darbe yaptıkları için yargılandılar. Mahkûm da oldular: "Devlet kuvvetleri aleyhine" suç işledikleri için müebbet hapis cezasına çarptırıldılar; askeri rüt­beleri söküldü. Ama cuntanın o dönemde kimler tarafından nasıl desteklendiğini bugün kimse hatırlamak istemiyor. Sermaye sahip­lerinin, kanaat önderlerinin, üniversite yöneticilerinin, köşe yazarlarının "hızır gibi yetişen Mehmetçik"e nasıl selam durduklarını, 12 Eylül'ü toplumun çatışmalı taraflarını uzlaştıran bir "barış harekâtı" olarak nasıl sevinçle karşıladıklarını, hasta Türk demokrasisini aya­ğa kaldırabilmek için istemeye istemeye yönetime el koyan fedakâr Türk ordusu masalını nasıl dolaşıma soktuklarını hatırlamak iste­miyor. "Kendini kontrol etmekten aciz Türk demokrasisini" sağlam temeller üzerine oturtmak için meclisi fesheden, "demokrasiden çok daha kıymetli olan anavatan"ı kurtarmak için elini taşın altına koyan bu centilmen komutanları nasıl tebrik ettiklerini, arka arkaya ger­çekleştirilen infazlara nasıl alkış tuttuklarını hatırlamak istemiyor. İş bitti, rüzgâr döndü, şimdi mahkûm edilebilir Kenan Evren. Mah­kûm edelim; çünkü mahkûm olması gerekir. Ama otuz yıl önce ger­çekleştirilen o işin, yerine getirilen tarihsel işlevin, o sırada alkışla­nan "paha biçilmez hizmet"in ne olduğunu da unutmayalım.
Sayfa 28 - Suç ve CezaKitabı okudu
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
Reklam
Kaza ve kadere iman eden bir kul, doğuştan gelen boy, aile, ırk, doğduğu yüzyıl gibi değiştiremeyeceği şeylere odaklanıp, değişti- rebileceği milyonlarca şeye dokunma fırsatını kaçırabilir mi? Ya da doğuştan gelen, bizler adına Rabbimiz tarafından tayin edilmiş, güzellik, ırk gibi kavramları övgü-yergi gerekçesi olarak değerlendirir mi? Çocuklara dahi güzel-çirkin ayrımı yapan dünyayı kimler çirkinleştiriyor? Gözümüzle görmeden inandığımız, altı imani esas, hayatımızda gözle görülür bir değişiklik yapıyor mu? Bana sekülarizmi sorsanız size dilimizden iman alametlerinin çekilip gitmesidir, derim. Sevgimize, muhabbetimize, hayranlığımıza en çok layık olan Rabbimize kalbimizde koyduğumuz mesafe, kelimelere de sirayet ediyor. "Hiçbir işi rastgele, öylesine olmayan, kâinatta her şeyi bir ölçüye yönelik olarak yaratan"
304 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
BİR AYNANIN İZİNDEN/ ÖMER FARUK KILIÇ “Bir insan hayatını çocukluğunda yaşar, geriye sadece kırıntıları kalır...” Bir köyde sevgi dolu bir anne tarafından büyütülen bir çocuk düşünün... O, çok özel bir çocuk. Köy okulunda onu seven bir öğretmenle başlıyor, okul hayatına... Hafızası çok iyi, ezberi kuvvetli ancak söz konusu okuma/ yazmaya
Bir Aynanın İzinden
Bir Aynanın İzindenÖmer Faruk Kılıç · Düş Kurguları Yayınevi · 20248 okunma
Hele bir de TR şartlarında...
Tüketicinin ilgilendiği tek konu; hangi ürünün, hangi koşullar altında, nerede ve kimler tarafından üretildiğinden çok, istediği ürünü en ucuza kolayca nerede satın alabileceği !
1925 senesinde sınıfta yapılan bir iğne şakası ve sürgün edilen öğrenciler
Gazetelerde geniş yer bulan ve vatandaşların büyük ilgiyle takip ettiği olay, İstanbul Erkek Lisesi’nde yaşanmıştı. Öğrenciler tarafından güya şaka yapılmış ve öğretmen Salih beyin sandalyesine iğne yerleştirilmişti. Tam oturacağı sırada iğneyi fark eden Salih bey, büyük alınganlık göstermiş, “bu muameleye layık değilim, sizlere çok teessüf ederim” diyerek, sınıftan çıkıp gitmiş ve öğretmenlikten istifa etmişti! Bu şok istifa üzerine, okul yönetimi disiplin soruşturması başlatmış, sınıfın bütün dersleri iptal edilmiş, öğrenciler tek tek sorguya alınmış, ama bu işi kimin yaptığı bulunamamıştı. Sınıftaki 43 öğrencinin tamamı sürgün edildi! Hepsi, Bursa Erkek Lisesi’ne gönderildi. Ekstra hazin tarafı, iğneyi o öğrencilerden hiçbiri koymamıştı. Aradan yıllar geçtikten sonra, hepsi mezun olduktan sonra, iğneyi aslında başka sınıftan bir öğrencinin yerleştirdiği ortaya çıktı. Suçsuz yere sürgün edilenler arasında kimler vardı? Sait Faik Abasıyanık. Gazeteci Hikmet Feridun Es. Dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil. Turizm, ticaret, sanayi bakanı Sırrı Yırcalı vardı.
Tasarlanmamış bir dışlanmışlığımız var bizim yeryüzü ile gökyüzü arasında. Faili meçhule giden bir teknede, bu dibi delik teknede, Hades'te, bu götiçi kadar tabutta neden, nereye, kimler tarafından götürülüyoruz? Bizi götürüyorlar aşk canımı alsın ki!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.