İrem Çataloğlu
@kitabimauygun
Eğer kendimi kitaplara vermeseydim hayat beni ele geçirecekti. Şimdi hayat avuçlarımda.
Paramedik
Başkent Üniversitesi
Ankara
65 okur puanı
Mart 2022 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Okur Takip Önerileri
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225bin okunma
Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi - F. Scott Fitzgerald
"Hayatın en iyi kısmının başta, en kötü kısmının da sonda olması ne yazık."
Dünyaya yaşlı bir adam olarak gelip, ölürken bir bebek olan Benjamin.
Benjamin sadece yaşlı bir adamın bedenine sahip değil, zihnine ve zevklerine de sahip. Gençleştikçe yani zaman geçtikçe de bedeni dirilip, görünürde ki yaşı küçülüyor ve hayatı giderek aktifleşiyor, ilgi alanları artıyor.
Yazarımız yaşın insanın kimliği üzerinde ki etkisini dikkat çekerken ayrıntılara boğmadan insanın dönemsel olarak değişen ruh halini, yaşamdan beklentisi, istek ve arzusunu gözler önüne seriyor.
Kitabı ilk okuduğumda fantastik bir hikaye olduğunu düşünmüştüm. Fakat ikinci kez okuduğumda anladım ki kitap aslında bir toplum eleştirisi.Tüm farklılıklarına rağmen tüm çocukları/bireyleri bilinen bir yolda, kabul edilen yöntemlerle büyütüyoruz. Aynı oyuncakları sevmesini, aynı oyunları oynamasını, benzer şeylere üzülüp, benzer şeylerden keyif almasını bekliyoruz. Esasında hepsinin tek bir fabrikadan çıkmış ürünler gibi olmasında da bir sakınca görmüyoruz
F. Scott Fitzgerald
Benjamin Button'ın Tuhaf HikayesiF. Scott Fitzgerald · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202021,4bin okunma
Seni Yoran Her Şeyi Bırak - Duygusal Manipülasyondan Kurtulma ve Korunma MetotlarıMüthiş Psikoloji · Destek Yayınları · 20223,317 okunma
Şimdi ve Burada.
"Kötüyü görme,kötüyü duyma,kötü konuşma."
Merhaba
Size harika bir kitapla geldim.
Ahhh Daniel Palmer sen ne yaptın, kitaba başlarken başta dedim ki yine psikolojik gerilim adı altında aşk romanını bize yutturmaya mi çalışıyorlar fakat yanıldığımı görerek çook çook mutlu oldum, gerçekten en güzel yanılışımdı
Akıcılık, sürükleyicilik ve yalın dil harikaydı. Yer yer sorguladım, düşündüm hatta bazen kitabın arka sayfasını açıp zebani kim diye bakmak istedim. Vee hazır mısınız büyük itiraf geliyor; Ruby seni hiç sevmedim
Oyun oynamayı sever misiniz? Peki ya kurban sizseniz? Sevdiğiniz için en fazla ne yapabilirsiniz? Sevdiğiniz sizin için en fazla ne yapabilir? Suçlu kime denir? Suç işleyen herkes kötü müdür?
Soruların cevapları kitapta saklı
️8,5/10
Iyi okumalar dilerim
-kitabimauygun 
Görme Duyma Konuşma 
Daniel Palmer
ECE ÜNER - Haysiyet
"Hakikati ararken ideolojik çıkmaz sokaklarda kaybolduk, birbirimizi bulamadık, göremedik. Birbirimizi göremedikçe de; hoşgörü toplumuyken horgörü toplumu olduk."
.
.
.
Bütün kitabı Ece Üner'in sesiyle okudum, belki de bu yüzden bu kadar etkisi altına girdim ya da içimiz de kalanları, yaralarımızı, herkesin bildiği ama işine gelmediği, herkesin bıktığı ama aynısını yapmaya devam ettiği şeyleri yine tokat gibi yüzümüze vurduğu için bu kadar etkilendim. Ne fark eder ki Ece Üner yine çok güzel bir sistem eleştirisi yapmış. Sadece kendi ülkemizde değil tüm dünyada ki sistemi çok ince ve ilmek ilmek işlemiş. Kitabı okurken her cümlede hatta bazen her kelimede, düşünme ve sorgulama yaşıyorsunuz, bazı yerleri hemen hazmedemiyor şokun geçmesini beklemek zorunda kalıyorsunuz.Özellikle yerinde yaptığı alıntıları ile kitap buram buram kalite kokuyordu.
"Adaletsizliği değiştiremezsiniz ama adaletsizlik karşısındaki duruşunuzu değiştirebilirsiniz." Haysiyet kırgınlığının ayaklanması, ruhun ayaklanmasıdır. Ayaklanabilen bir ruhsa, insanın mucizesidir. İnsanı insan yapan yegâne mucize... Yaşamaktaki efsun, insan ruhunun haysiyet okyanusuna dalmasıyla bulunur ancak. Haklı, haksızın zorbalığı karşısında kendini kurban etmekten vazgeçtiği gün kaderin makûs döngüsü de değişir. Kuzu, kurda av olmaktan bıkmıştır artık. Boyun eğmek yerine haysiyetini korumak yolunu seçmiştir. Pınarın suyunda onun da kurt kadar hakkı vardır çünkü."
Ece Üner
Anne Blanchard - Sınırlara Hayır Rosa Luxemburg
"Tüm dünyada, bulutların, kuşların olduğu ve insanların gözyaşı döktüğü her yerde kendimi evimde hissediyorum."
.
.
.
1971 Polonya da bir kız çocuğu doğdu. Nereden bileceklerdi ki bu kızın çok güçlü bir devrimci olacağını.
Daha lisede okurken Marksist Proletarya Partisi'ne girdi.
İsviçre'ye sürgüne gitti.Leo ile tanıştı ve birlikte Polonya ve Litvanya Sosyalist Partisini kurdular.
Bir gün Rosa annesinin hastalandığı haberini aldı ve ona gitmek istedi fakat aynı zaman da bir haber daha aldı. Londra'da düzenlenen ve bütün dünyadaki sol partilerin temsilcilerinin katılacağı büyük toplantıya davet edilmişti. Peki şimdi nereye gidecekti? Toplantıya mı, annesine mi? Toplantıya gitti, annesi öldü. Rosa kendini hiç affetmedi.
Alman vatandaşı olabilmek için, sahte evlilik yaptı ve Berlin'e yerleşti.
1905 devrimine katıldığı için hapse atıldı. Eylül ayında yaptığı ünlü barışçı konuşmada, Alman işçileri başka milletlerden "kardeşlerine" karşı silahlanmamaya çağırdı.
İtaatsizlik, orduya hakaret, devrim hareketi gibi bir çok sebepten bir çok kez hapis yattı.
"Sonuna kadar beraber yürüyeceğim! Örnek olsun diye! Ve kesinlikle görevimin başında, hapishanede veya bir sokak çatışmasında öleceğim, düşman mermisi ile gideceğim öteki tarafa." dedi ve dediği gibi de oldu. 15 Ocak 1919'da Rosa, kafasından vurularak öldürüldü ve bedeni Berlin'de bir kanala atıldı.
"İsyanın alevini tuttuk ve soluklarımızla besledik. Bu isyan yüzyıldan yüzyıla geçerek şunu beyan edecek; vardım, varım ve var olacağım!" 
Anne Blanchard 
Rosa Luxemburg - Sınırlara Hayır
Aşağılanmaya Hayır
NIMROD - Aşağılanmaya Hayır Aimé Césaire
Adım: Rencide edilmiş;
Soyadım: Aşağılanmış;
Durumum: Başkaldıran;
Yaşım: Taş devri.
Irkım: İnsan ırkı.
Dinim: Kardeşlik.
Ve köpekler susar.
.
.
.
Sürrealist şair olan ve siyahi edebi hareketin kurucularından biri olan Aimé. Bu kitapta Fransa'nın eski kolonilerinde yaşayan halkların çektiği zulümleri, aşağılanmaları ve acıları bir siyahinin ağzından dinleyeceksiniz.
Siyahi bir narsist olan Césaire aşağılandığı, hor görüldüğü yerin belediye başkanı olmayı başardı. Martinik milletvekili seçildi. "İl statüsü verme" yasasının sözcüsü oldu. Sömürgecilik üzerine söylev yayımladı. Paris'teki ilk Siyahi Yazarlar kongresine katıldı. Dakar'da ilk Zenci Sanatları Festivali'ne katıldı. Yani yaşamının neredeyse tamamını aşağılanma ile mücadele ile geçirdi.
17 Nisan 2008'de kalp yetmezliğinden öldü. Paris'teki Pentheon'da Fransız "Büyük Adamlar" mezarında adına bir levha konuldu.
"Nasıl ki "zenci" kelimesi bize bir hakaret olarak atıldı, bizde onu yerden kaldırdık ve mücevher yaptık." Nımrod 
Aime Cesaire - Aşağılanmaya Hayır
Elsa Solal - Kadınlara Ayrımcılığa Hayır Olympe De Gouges
"Kadınların idam sehpasına çıkmaya hakları var, kürsüye de çıkmaya hakları olmalı."
.
.
.
Olympe;
Asıl adı Marie Gouze'du. Çocukluğunda gayrimeşru bir kız çocuğu olduğu için şiddet ve zorbalığa maruz kaldı.
Aurbry'yle evlenen Olympe'in bu evlilikten bir oğlu oldu. İleride şöyle yazacaktı; "Pudralı bir ihtiyarla evlendim, zaten çok geçmeden öldü. (...) Evlilik aşkın ve güvenin mezarıdır."
Adını Olympe De Gouges olarak değiştirdi, Paris'e yerleşti. Entelektüel hayata katıldı. Kendi kendini yetiştirdi, tiyatro oyunları yazmaya başladı, hiciv yazıları, denemeler, makaleler, siyasal ve toplumsal programlar kaleme almaya hiç ara vermedi; kadın-erkek eşitliği, yoksulların hakları ve köleliğin kaldırılması için mücadele etti.
1791 Kadın Ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirisi;
Olympe kadınların yurttaşlık, oy kullanma, kürsüde söz alabilme haklarının yanı sıra evliliğin yerini bir sözleşmenin almasını ve gayrimeşru çocukların haklarını savunuyordu.
Hapse atıldı. Devrim mahkemesine çıkarıldı. Kendisine avukat temin edilmedi . Savunmasını tek başına yaptı. Yazılarından ve siyasal tavrından ötürü idama mahkum edildi.
Olympe giyotin sehpasına çıktı ve kalabalığa; "Vatanın evlatları, ölümümün intikamını alın." Diye haykırdı. Geriye elliden fazla piyes, yetmişten fazla eser bıraktı.
"Suçum aynı; Kadınım, o halde susmalıyım." 
Elsa Solal 
Olympe de Gouges - Kadınlara Ayrımcılığa Hayır
"Bir ruhun hikayesi"
Kitapta kendisinin yerine portresinin yaşlanmasını isteyen ve bu dileği gerçekleşince yoldan çıkan güzellik tutkunu,yakışıklı Dorian Gray'in hikayesi anlatılıyor.
Oscar Wilde'ın "Bir ruhun hikayesi" diye tanımladığı kitabı; masum ve saf bir gencin adım adım günaha sürüklenmesini, egosuna yenik düşüp ahlak ve karakter savaşını kaybedeşini görüyorsunuz.
Kitap üç karakter çevresinde dönüyor.
-Dorian Gray
-Lordu Henry Wotton
-Basil Hollword
Oscar Wilde karakterler için; "Basil ben olduğumu sandığım kişidir. Lord Henry dünyanın ben sandığı kişidir. Dorian Gray ise benim olmak istediğim kişidir, belki başka bir çağda..." Diyerek bahsediyor.
Kitabı okurken bu başta ki saf ve masum yakışıklı daha ne kadar ileri gidebilir diye her düşündüğümde başka büyük bir yanlış ve kötülük patlak verdi. Oscar Wilde'ın tek romanı olma özelliğine sahip eser, keşke daha çok roman yazsaydı dedirtti bana.
İyi okumalar 
Oscar Wilde 
Dorian Gray'in Portresi
