Bilim kurgu, macera ve romantizm üçgeninde her türün ağırlığını hemen hemen eşit biçimde metninde hissettiren bir roman, Aelita.
Günümüzün Bilim Kurgu romanlarını okuyan arkadaşlarımız kitaptaki hayal gücünü yetersiz ve ilkel bulacaklardır elbette, ancak bunun gibi bir romanın 1920'lerde yazıldığını düşünecek olursak o döneme göre gayet başarılı olduğu söylenebilir.
Uzun betimlemeler, macera romanı seven okurları biraz sıkıp hatta belki de kitabın tamamlanmasını erteletecek bir faktör olsa da, kitapta özellikle 120. sayfalardan itibaren birçok aksiyon dolu bölüm karşımıza çıkıyor. Fazla yormadan kolayca okunabilecek en fazla 4-5 günde tamamlanabilecek bir kitap. Ancak, ben yine de betimlemelerin gereksiz yere uzatıldığı ve kitabı tamamlanmasını biraz güçleştirdiği kanaatindeyim.
Rus Literatüründe bilim kurgu tarzında bu eserden önce çıkmış eser varsa bilen arkadaşların yazmalarını rica ederim.
Aksi takdirde, ilk Rus bilim kurgu romanı olur ki bu da bu esere daha başka bir anlam ve derinlik kazandıracaktır.
Zaten, Mars Prensesi Aelita'nın anlattıkları da bir hayli derin.
Atlantis gibi henüz kanıtlanmamış antik uygarlıklara, tarih kitaplarında henüz kendine yer bulamayan ve belki de kanıtlanmayı bekleyen "gizli" dünya tarihine merak duyanlar, Bilim Kurgu romanlarını sevenler - bilim kurgusal beklentilerini biraz düşük tutmak şartıyla - bu kitabı seve seve okuyabilirler.