Lise hayatımdan beri okumayı çok istediğim Ahmet Haşim'in bütün şiirlerinin bulunduğu kitabı alarak okudum. Şairin dili çok ağır, çoğu şeyi anlamak mümkün değil eski türkçe olduğu için. Lakin ahengine kendinizi kaptırıyorsunuz anlamlı bir şeyler hissettiriyor. (Bu benim şiirlere olan hislerim) Kitabın en arkasında yer alan sözlük bölümünde kelimelerin günümüz dilinde hangi manaya geldiğini öğrenme okuyucu için büyük fırsat. Akşam şairi lakabına nail olan şairin çoğu şiirinde akşam kelimesine rastlayabilirsiniz. En etkilendiğim şiiri hayatın geçiciliği manasında; Tahattur ile Merdiven şiirleri oldu.
Merdiven
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…
Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller,
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Şair, Merdiven şiirinde hissettirmeye çalıştığı hüznün ağır bastığı bu akşam tablosu içinde hayatın sona yaklaştığını anlatan sonbahar mevsimidir. Zamanın geçişi ve yaşlanmayla birlikte bir korkunun da ortaya çıkışı; yüzün perde perde soluşu, bülbüllerin, suların ve mermerin aldığı renk, ne yaparsak yapalım ölümden kaçamayacağımız gerçeğinin birer yansıması. Şiirde geçen “merdiven” hayatı, “güneş rengi sarı yapraklar” anıları, “ağır ağır çıkacaksın” sözleri de ölüme yaklaşmayı çağrıştırır.