Suç nedir? Suçlu kimdir? Adaletin terazisi şaşar mı ya da görünenin ardındaki görünmeyen gerçek görünür olduğunda tüm göz önünde olan ama görmekten çekinip kör edildiğimiz tüm o neoliberalist tutumlar için hak, hukuk, adalet devreye girer mi? Suçu baştan belli roman karakteri bir hakimin önünde geçmişten geleceğe dek kendisini suça iten tüm etmenleri tek tek anlatıyor. Bu anlatışın içinde intikam, aile, güç, iktidar, zengin, fakir her unsur var ve biz, suçu işleyenin ağzından dökülen tüm bu gerçekleri alıp süzerek kendi hükmümüzü; suçlu ya da suçsuz, haklı ya da haksız diyerek veriyoruz. Ben okurken kendimi cinayeti işleyen adamın mahkemede karşısında hüküm vermeyi bekleyen hakim gibi hissettim. Bazen bir hakim, bir mahkeme salonu yokmuş da, kahramanımız kendi kendine bir vicdan muhasebesi yapıyormuş gibi de hissettiğim oldu, yazarın anlatım tarzına hayran oldum, çok, çok severek okudum.
..
..
"Ceza Kanunu, 353. madde: Kanun hâkimlere ikna olma yöntemleri konusunda hesap soramaz, bir kanıtın geçerliliğini ve yeterliliğini belirleyecek kuralları onlara dayatamaz: onların sessizlik ve tefekkür içinde kendilerini sorgulamalarını ve vicdanlarının samimiyeti içinde nasıl bir izlenim edindiklerini, suçluya karşı gösterilen kanıtları ve onun savunma araçlarını, bunların nedenlerini aramalarını buyurur. Kanun onlara sadece, görevlerinin bütün kapsamını ölçecek şu soruyu sorar: Samimi biçimde inandınız mı? "