1998 yılında yazarın 5. Romanı olarak okuyucuya sunulan eser aynı yıl Yunus Nadi ödülüne layık görülmüş ve bence de fazlasıyla hak etmiş bir kitap. Devamı niteliğinde yayınlanan "İsyan Günlerinde Aşk" ve "Ölmek Kolaydır Sevmekten" romanları ile üçleme oluşturmaktadır. Kalemine güvendiğim yazarlar arasında yerini alan Ahmet Altan, bir Sabahattin Ali gibi öldükten sonra değilde, umarım yaşamında değeri bilinen yazarlardan olur diye ümit ediyorum. Günümüzde, kaleminin gücünün hak ettiğinin gerisinde bir ilgi ve alakaya sahip olduğu kanaatindeyim.
Yazar, 2. Abdülhamid döneminde yaşanmış tarihsel gerçekler ile sonradan kurmaca olarak eklediği bir aşk hikayesini, kurgunun sonunda İttihat ve Terakki Cemiyeti yapılanmasında yer alacak 2 subay kardeşin hayatlarını, Abdülhamit'in doktoru Reşit Paşa, ve onun oğlu Hikmet ile gelini Mehbare Hanımın saray çevresindeki sıradışı hayatlarını, İttihat ve Terakki Cemiyeti yapılanma süreci ve padişahın meşrutiyete zorlanması, paşaların birbirleriyle iktidar mücadelesi ile padişaha birbirlerini jurnallemelerini, iki dudak arasından çıkan kararlarla insanların hayatlarına inanılmaz müdahaleler ve istibdat döneminin acımasız baskılarını, günümüzde yaşayan torun Osman'ın ağzından anlatıyor. Muazzam bir kurgu, muazzam bir anlatım, muazzam bir kitap.
(Not: Erotizm içeren bölümler az da olsa bulunmaktadır ancak hikayeyi ve akışı gölgelememektedir.)
Keyifli okumalar.