Sigmund Freud: teorilerini kimilerinin şiddetle reddettiği, kimilerininse psikoloji dahisi olarak gördüğü, insan beyninin Sherlock'u.
Bu kitabı okurken -ilk cümlemde de yazdığım gibi- Sherlock'la bir dava çözüyormuşum gibi hissettim. Psikanalizle ilgili görüşleri herkesçe benimsenebilir fakat travmaları, takıntıları çoğunlukla çocukluktaki cinsel gelişime dayandırmış olması psikanaliz kadar kabul görmüyor. Aslında -az çok da çocuk psikolojisine aşinalığımdan- tespitlerinin o kadar da yanlış olmadığını düşünüyorum. Oedipus kompleksi, kastrasyon korkusu, çocukluk dönemindeki dışkılamanın çocuk üzerindeki anlamı bilinmesine rağmen, yetişkinlikteki bazı takıntıların çocukluk döneminde yaşanan olaylarla bağlantısını göremiyoruz. Zaten benim fikrimce Freud'un analizlerini fazla "cinsel" bulmamız, insan beynini ve çocukluk psikolojisini yeterince kavrayamamış olmamızdan geliyor.
Bu kitapta bahsedilen vaka ise oldukça karmaşık. Kimileri hastanın yaşadıklarını, herkesin yaşamamış oluşundan dolayı Freud'un tespitlerini herkese uyarlanamayabilir görebilir. Ki bahsedilen hastada çok büyük bir faktör olarak kalıtım da etkili. Yani erken çocukluk döneminde şahit olduğumuz her şeyin, yetişkinliğimizde çok ciddi takıntılara sebep olacağını söyleyemeyiz.
Son olarak da şu alıntıyla sözü bitirmek istiyorum:
"Bir şeyden kaçmaktansa, onu kötü de olsa çözmek yeğdir ve üstelik kaçmak, kaçan kişi açısından tehlike de arz eder. Bu durumda komplekslerinin insanı durdurmadığını cesurca göstermek daha iyi olacaktır."