Her zaman sarhoş olmalı insan. Önemli olan bu... Ama neyle? Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun.
Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, “saat kaç” deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: “Sarhoş olma saatidir. Zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz.”
Ya kitaplardan öğrenilmiş tüm bu yapmacıklar, görende acımadan çok daha başka bir duygu uyandırmak için yaratılmış bu bitip tükenmez hüzün? Doğrusu ya, bazı bazı size gerçek acının ne olduğunu öğretmek geliyor içimden.
Sana benzeyen bir yer var, her şeyin güzel, zengin, dingin ve dürüst olduğu, yaşamı ciğerlere çekmenin tat verdiği, mutluluğun sessizlikle birleştiği bir yer.
Gidip orada yaşamalı, gidip orada ölmeli işte ! Evet, gidip orada soluk almalı, düşlere dalmalı, duyuların sonsuzluğuyla uzatmalı saatleri.