"Kabahat alınyazısında!.."
Gustave Flaubert'in ilk romanı olan Madame Bovary, romantik izler taşıyan, yürek ürpertici bir hikâyeyi gözlerimizle, zihnimizle kalplerimizle buluşturan fakat aynı zamanda din ve ahlâk duygularına ters düştüğünden tamamen yayımlanması için işi mahkemeye kadar uzanan bir yapıttır.
Eserde kalender, vakur, sâdık şeklinde vasıflandırılabilecek, mesleği doktorluk olan Mösyo Bovary (Charles) adında bir adamın hayatının Madam Bovary (Emma) adında şehvet düşkünü, ihtiraslı, açgözlü, kibirli bir kadının hayatıyla kesişmesi ile olaylar cereyan etmeye başlar ve zamanla işler karmakarışık bir hale bürünerek felaketler birbiri ardına seyreder.
Öyle ki Madam Bovary, evli olduğu halde tutkularının peşinden giderek, o hiçbir şeyden habersiz, masum, efendi Mösyo Bovary'i duygularıyla oynayarak defalarca aldatır ve bunların sonucunda sürüklendiği b*k çukurundan çıkmaya çalışırken, yaptıklarının acısını ağır bir şekilde öder, lakin kendisiyle birlikte birçok insanın hayatının kararmasına da vesile olur.
Özellikle ahlâkî açıdan birçok dersler çıkarmaya yarayabilecek bu eser, okumaya başladığınızda sizi sıkabilir fakat hele ki sonlara doğru bir anda insanı etkisi altına alarak heyecanlandıran, yüreklerde acımalar, özellikle de bende olduğu gibi hınçlanmalar zuhur ettiren bir tada sahip.
