Mecâlis-i Seb'a, yani Mevlâna'nın yedi vaazı, ihtimal Veled, yahud Çelebi Hüsameddin tarafından, vaaz esnasında not edilmiş, fakat zaptedildiği gibi bırakılmamıştır. Esasa dokunulmamak şartıyla bunlar, tekrar gözden geçirilmiş, eklentiler yapılmış, belki kendisine de gösterilmiş, belki kendisinin de tashihinden geçmiş, bu kitap bu suretle tekemmül etmiştir.
Mevlânâ'nın mektupları, ya yoksul birini, yoksulları, düşkünleri, zulme uğrayanları, devletlilerden birine tavsiye etmek, yahut birisine öğüt vermek için yazılmıştır; yahut da kendisine yazılan bir mektuba cevaptır. Kendi işini gördürmek için bir tek mektubu yoktur. Ama tavsiye ettiği kişiyi, gördürmek istediği işi tamamıyla benimser; “bizimdir, bizdendir, oğlumuzdur; bu iş bizim işimizdir” der. Mektuplarında da, Fîhi Mâ-fih'te, Mesnevi'de, hatta Divân'ında olduğu gibi Senâi'den, Attâr'dan, Arap ve Fars şairlerinden beyitler alır; âyetlere, hadislere dayanır; hikâyelere işaretlerde bulunur; yani Mevlâna'nın üslübu, bütün yazılarında bir bütünlük arzeder. Devrinde yazılmış olan ve mektuplarda, gönderilen şahsın mevkiine, derecesine göre yazılması icap eden, teâmül haline gelmiş olan hitaplara uymaz. O, hitaplarında, dualarında, bilhassa, mektubu gönderdiği zatın ahlâkına, dini-insani karakterine, yoksulları koruyuşuna göre, içinden nasıl geliyorsa o çeşit hitap eder ve hiçbir mektubunda, kendini alçaltmaz; aksine, hitap ettiği kişiyi, isterse hükümdar olsun, öğüt ve duaya muhtaç bir kul, kendisine yakın bir kişi, bir oğul görür.
Abdülbâki Gölpınarlı