“Oğlumu öğretmeni kadar sık göremeyeceğimi anladığımda öğretmenlik mesleğim gözümde daha fazla önem kazandı” diyor yazar ve öğrencilere nasıl yardımcı olabileceği arayışından, kendini geliştirme ihtiyacından başlayarak kitaba giriş yapıyor. Bunları okuyarak kitaba başlayınca bir öğretmen olarak ben de iyiki bu kitabı almışım dedim ama kitap sadece öğretmenlere yönelik değil herkese hitap ediyor. Öğrenme stillerinin görsel, işitsel, kinestetik/ dokunsal diyebileceğimiz 3 ana özellikte toplanabileceğini söylüyor ve sonra bu stillerin özelliklerinden bebek, çocuk, öğrenci ve yetişkin olarak bahsediyor. İnsanların çoğu her 3 grubun özelliğini de taşıyabiliyor ya da bazıları baskın olabiliyor. Öğrenme stillerini öğrenmenin en güzel yanlarından birisi herkesin farklı olduğunu anlayabilmek. Öğrenme stilleri belirleme listesine de yer vermiş yazar ama bunun tek başına yeterli olmayacağını, mümkün olduğunca çok belirteç kullanmak gerektiğini ve tüm sonuçların gözlem ile desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Diğer bölümlerde kısaca evde ve okulda öğrenme stillerinden, çoklu zekadan bahsediyor. Derslerde ve evde kullanılabilecek örnek etkinlik ve senaryolar ile kitabı bitiriyor yazar. Yararlı bir kitap olduğunu düşünüyorum bence ebeveynler ve öğretmenler okumalı.