Anadolu'da sarı sıcağı bizzat yaşadığımız, güneşin en tepede olduğu, iliklerimize kadar kavurduğu şu günlerde 22 dev hikayeden oluşan bu Yaşar Kemal eserini okumanızı öneririm.
Jack London'u okurken karın, kışın, dondurucu soğuğun betimlemeleri ile üşüyorsanız, Yaşar kemali okurken de Çukurova'nın çöl sıcağının, kızgın güneşin tozun toprağın betimlemeleri ile de yanar kavrulursunuz, Ayaklarınızda dikenlerin acısını duyarsınız, sıtmayı yaşar, sırtınızdaki yapış yapış teri hisseder, sivrisinekleri gayri ihtiyari kovarsınız. Açlık, yoksulluk, feodalite yaşam sizinledir.
Anadolu insanının yakasına yapışan çaresizlik, pamuk tarlalarındaki ırgatlar, düzenbaz ağalar, yoksulluk, küçücük hallerine bakılmaksızın çalıştırılan çocuklar, kaderlerine boyun eğen kadınların aç hayvanların, susuz kalmış çorak toprağın yürek yorgunluğunu derinliklerinizde hissedersiniz.
Şehir hayatında olduğu gibi köy hayatında da ağır şartlar hep kadınların omuzlarındadır. Kocaları ise kahvelerde günün dedikodusuyla çene çalmaktadır. Tarlaya onlar koşmuştur, çocukları onlar büyütmüştür ve sıtmadan onlar ölmüştür. O kadınlarımızın yüreklerinden öperim...