"Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter."
Bu kitabın son paragrafıydı, böyle ilk başka biraz anlamsız gelebilir belki ama bu kitaba ismini veren Sırça Köşk masalının özetiydi binevi. Kitapları hakkında bir şeyler söylemekten en çok zorlandığım insandır Sabahattin Ali. Kendisi hakkında tarafsız bir eleştiri yapmam istense onu bile yapamam inanın. Kitaplarını okumaya başladığımdan beri çok büyük bir hayranlık besledim kendisine. Benim de Sabahattin Ali maceram Kürk Mantolu Madonna'yı okumamla başlamıştı ve okuduğum altıncı kitabı ise Sırça Köşk oldu. Pek fazla hikaye okuyan biri olmayarak söylemeliyim ki, bu hikayeleri okurken bir an bile sıkılmadım... Her hikaye altında çok güzel bir ders saklıyor aslında. Benim her zaman hayranlık duyduğum üslubuyla, o kadar güzel eleştiriyor ki her şeyi. İnsanlığın açgözlülüğünü, hilekarlığını, kibrini, kendinden başka bir şeyi gözü görmeyişini... Hikayeleriyle anlatmak istediği şeyi anlayabilmek çok güzel bir duygu. Benim hiçbir zaman tavsiye etmekten bıkmayacağım bir insandır Sabahattin Ali. Bu yüzden okuyun derim ben...