Aslı Erdoğan'ın karanlık, melankolik, soğuk ama aynı zamanda hepimizin kapalı kapılarımızın ardında yaşadığı yalnızlık melodramını kendi dünyasındaki sözcüklerle dile getirip ısıttığı, biriktirdiği, aslolan bir resmi, öz'ü bize öyküleştirdiği, zaman zaman dertleştiği bir kitap Taş Bina ve Diğerleri.
Kitabı bir bütün olarak değerlendirmek gerekir diye yorumda bulunmuş bir okur ki sonuna kadar katılıyorum.
Dilin ağır olduğu, bir sayfayı hatta bir bölümü defalarca okuduğum anlar oldu.Ancak kitabın üzerine uzun uzun düşününce ne kadar ben'e ait olduğunun daha çok ayrımına vardım.Kitabı sabırla, dili ağır, anlaşılması zor demeden, ön yargısız okuyacak olursanız;
bir sabah size kendi dilinizde seslenecek sabah ziyaretçisine kapıyı aralayacak, anlattığı hikaye taş binanızın kirli yüzeyinden tozu, kurumuş yaprakları rüzgara savuracak, ipeksi ay güçsüz ışığıyla umudunuzu beslerken, içinizdeki boşluğu en derinden duyumsayacaksınız.
Açılmamış mektubu çekmecenizde ki diğerlerinin arasına bıraktığınızda, içinde kuru dallar, soluk altın renkli ay ışığı ve son sahipsiz çığlık olduğunu bileceksiniz...