VAZGEÇMEK iki tarafı keskin bıçak gibidir, kanaya kanata acıyı çekerken, açılan yaraları da ileştirip kabuklanmasına izin vermektir.
Hayattımız da bizi üzen yıpratan her şey de ısrarcı olduğumuz sürece sonucun da hasadı mutsuzluk oluyor.
Peki gerçekten bu derece zormudur vazgeçmek? Yoksa onu zor yapan sadece bizlerin algısı mıdır? Bizler aslında vazgeçmeyi hemen "kaybetmek" ile eş tutarız değil mi? Vazgeçmek demek, yani bir şeyi bırakabilmek demek aynı zamanda onu.
VAZGEÇMEK
"süregelmekte olanın" muhteşem bir değişikliğidir. Yani var olanı bırakabilmektir. Bırakmak demek, ondan ayrılmaktır, ondan bağımsız hale gelmektir, yani ondan daha ileriye geçebilmektir... İşte vazgeçmek bu noktada başlar, artık kendimizi tanımladığımız şeyler içerisinde o şeyi bulamaz oluruz, çoktan gitmiştir... Aynı şekilde biz de farklı bir yöne savrulmuşuzdur; yani "değişim" gerçekleşmiştir; bırakmışlık, vazgeçmişlik ve işte "vazgeçebilmiş" halimizdeyizdir...
Bu yüzden aslında hayatta kaybetmek veya kazanmak olduğunu düşündüğümüzde kendimize veya başkalarına haksızlık etmekteyiz. Hayat bir akış halinde bazı yol ayrımları önümüze çıkardığında evet seçimler yapmak zorunda kalıyoruz. Bazen bu seçimler hiç de kolay olmuyor. Fakat vazgeçmek artık bize hizmet etmeyen yolları yürümektense yepyeni bir yolun "mümkün" olduğunu görmek demek. Vazgeçmek aslında ellerimizi kesen bir ipi bırakmak ve yaralarımızın "iyileşmesine" kendi kendimize izin verebilmek demek... Ve vazgeçmek evet her ne kadar o an acı verici gibi görünse de oluşa "kabul verebilmek" demektir.