“İnsanın en büyük marifetidir unutmak.”
İki kişinin aynı anda gördüğü, uyandıktan sonra altlarına ıslattığı, kasvetli bir rüya. Rüyanın içinde iki bebek. Biri kız biri erkek. İkizler. Üç gün üst üste görülen aynı rüya ve ıslatılan yataklar, çarşaflar. Davut ve Çiğdem bu rüyayı gören kişiler. Sorguluyorlar haliyle. Birbirlerini hiç tanımayan kardeşler. Birbirlerinden bir şekilde ayrılmışlardır ya ayırılmışlardır. Ama hayatta gerçeklerin ortaya çıkması gibi bir özelliği olduğunu biliriz. Davut ve Çiğdem hayatta çok farklı rollerde birbirleriyle karşılaşacaklardır. Geceleri üst üste gördükleri rüya ise belki de gerçeğin ta kendisidir.
Değerli bir arkadaşımın yoğun ısrarlarıyla okumaya başladığım, konusunu bir hayli ilginç bulduğum, film izliyormuş gibi akıp giden, kabak çiçeği gibi daha başlarından itibaren açılan roman. Yazarını daha önce hiç duymamıştım, biraz da önyargı vardı içimde haliyle. Fakat bitirdiğim an kitabı, “ne okudum ben yaa” dedim :) yazarın okuyucuya tokat gibi verdiği son dersi de uzun süre unutamadım. Detaylar var, dikkat etmiyorsunuz okurken, ama yazar size onları öyle bir sonsözle anlatıyor ki, okuyucu kendini biraz da sersemlemiş hissediyor. Bana biraz “inception” filmini anımsattı. Yürekten tavsiye ediyorum, okuyunca pişman olmayacağınız bir eser. Arkadaşıma o yüzden bir teşekkürü borç bilirim. Var ol @shndemirer :)
Okuyalım, okutalım, tez elden yayalım dostlar. Sevgiler
#alıntı
“Öyledir insan. İlk ve en çok istediği şeydir sevilmek, ama ilk ve en çok suistimal ettiği şeydir sevgi. Kolaydır çünkü.”
Zindankale, Sezgin Kaymaz