Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şarap ve et çürüyor saraylarda Açlıktan ölenlerin kemikleri yollarda
Biz yaşlanmayız Çiang Çie. Ve eğer günün birinde hayatta olmasam bile, kominizm gerçeği bensiz de galip gelecektir. Yenileri doğrulacak ve onlar mücadeleyi sürdürecektir.
Reklam
Münzevi ve Mücadeleci* Kadim halk dilinin tuhaf, sezgisel adlar verdiği otlar, çiçekler, eğreltiotları ve yosunlarla kaplı çayırlar ve bayırlar, toprakla dolu kaya yarıkları görüyordum. Dağların çocukları ve torunlarıydı onlar ve renk renk, halim selim yaşıyorlardı yerlerinde. Onlara dokunuyor, dikkatle bakıyor, kokularını içime çekiyor, adlarını öğreniyordum. Ağaçları görünce daha içten, daha derinden duygulanıyordum. Her ağacın tek başına yaşadığını, kendi özel biçimi, kendine özgü gölgesi olduğunu görüyordum. Münzevi ve mücadeleci yapılarıyla dağların yakın akrabalarıydı onlar, zira her biri,en azından dağların daha yukarılarında yetişenler, hayatta kalmak ve büyümek için rüzgâr, iklim ve kayalara karşı sessiz, çetin bir mücadele veriyordu. Her biri dayanmak, toprağa sıkıca tutunmak zorundaydı, bu yüzden de her birinin kendine has duruşu, özel yaraları vardı. Öyle çamlar gördüm ki, fırtına sadece bir taraflarındaki dalların büyümesine izin vermişti, bazıları da tepelerindeki kayalara kızıl gövdeleriyle yılan gibi sarılmış, ağaç ile kaya birbirine yaslanarak ayakta kalmıştı. Bana savaşçı adamlar gibi bakıyor, yüreğimde korku ve saygı uyandırıyorlardı. Bizim erkeklerimiz ve kadınlarımız onlara benziyordu, sertti onlar da, kırış kırış, ketum, en hasları iyice ketum. Böyle öğrendim ben insanları ağaçlar ya da kayalar gibi görmeyi, onlar hakkında düşünmeyi, onları o sessiz çamlardan ne daha az saygıdeğer bulmayı ne de daha çok sevmeyi.
Sayfa 41
"Neden hiçbir şey yazamıyordum ayın aydınlattığı bu kızıl kayalar üstüne? Kendimden hiçbir şey yansıtmıyorlardı da ondan."
Münzevi ve Mücadeleci
Her ağacın tek başına yaşadığını, kendi özel biçimi, kendine özgü gölgesi olduğunu görüyordum. Münzevi ve mücadeleci yapılarıyla dağların yakın akrabalarıydı onlar, zira her biri, en azından dağların daha yukarılarında yetişenler, hayatta kalmak ve büyümek için rüzgar, iklim ve kayalara karşı sessiz, çetin bir mücadele veriyordu. Her biri dayanmak, toprağa sıkıca tutunmak zorundaydı, bu yüzden de her birinin kendine has duruşu, özel yaraları vardı. Öyle çamlar gördüm ki, fırtına sadece bir taraflarındaki dalların büyümesine izin vermişti, bazıları da tepelerindeki kayalara kızıl gövdeleriyle yılan gibi sarılmış, ağaç ile kaya birbirine yaslanarak ayakta kalmıştı. Bana savaşçı adamlar gibi bakıyor, yüreğimde korku ve saygı uyandırıyorlardı. Bizim erkeklerimiz ve kadınlarımız onlara benziyordu, sertti onlar da, kırış kırış, ketum, en hasları iyice ketum. Böyle öğrendim ben insanları ağaçlar ya da kayalar gibi görmeyi, onlar hakkında düşünmeyi, onları o sessiz çamlardan ne daha az saygıdeğer bulmayı ne de daha çok sevmeyi.
Ağaçları görünce daha içten, daha derinden duygulanıyordum. Her ağacın tek başına yaşadığını, kendi özel biçimi, kendine özgü gölgesi olduğunu görüyordum. Münzevi ve mücadeleci yapılarıyla dağların yakın akrabalarıydı onlar, zira her biri, en azından dağların daha yukarılarında yetişenler, hayatta kalmak ve büyümek için rüzgår, iklim ve kayalara karşı sessiz, çetin bir mücadele veriyordu. Her biri dayanmak, toprağa sıkıca tutunmak zorundaydı, bu yüzden de her birinin kendine has duruşu, özel yaraları vardı. Öyle çamlar gördüm ki, fırtına sadece bir taraflarındaki dalların büyümesine izin vermişti, bazıları da tepelerindeki kayalara kızıl gövdeleriyle yılan gibi sarılmış, ile kaya birbirine yaslanarak ayakta kalmıştı. Bana savaşçı adamlar Bizim onlar da, kırış ağaç gibi bakıyor, yüreğimde korku ve saygı uyandırıyorlardı. erkeklerimiz ve kadınlarımız onlara benziyordu, sertti rendim ben hakkında kırış, ketum, en hasları iyice ketum. Böyle öğ insanları ağaçlar ya da kayalar gibi görmeyi, onlar düşünmeyi, onları o sessiz çamlardan ne daha az say- gideğer bulmayı ne de daha çok sevmeyi.
Reklam
Ufuklarda yaralı bir göğüs kanıyor, Ovalarda kızıl kumlar dalgalanıyor; Rüzgârlara haykırırken yalçın kayalar; Uğulduyor nihayetsiz, engin yaylalar..
Yol döne döne çıkıyor dağlar arasından Dağlar kayalık, yok nasipleri sudan Olsaydı su mutlaka dururduk içerdik Kayalar arasında insan duramaz da düşünemez de Ter kuru, ayaklar kumun içinde Ah su olsaydı şu kayalıkta Ölü dağın çürük dişli ağzı ki tüküremez Burada insan dikilemez yatamaz, oturamaz Sessizlik bile yok bu dağlarda Yalnızca kuru verimsiz gökgürültüsü, yağmursuz Tek başına kalınacak ıssız yer de yok bu dağlarda Ama huysuz kızıl suratlar var, alay eden, hırlayan Çatlak balçık duvarlı evlerin kapılarından
Öyle çamlar gördüm ki; fırtına sadece bir taraflarındaki dalların büyümesine izin vermişti. Bazıları da tepelerindeki kayalara kızıl gövdeleriyle yılan gibi sarılmış ağaç ile kaya birbirine yaslanarak ayakta kalmıştı.Bana savaşçı adamlar gibi bakıyor yüreğimde korku ve saygı uyandırıyorlardı. Bizim erkeklerimiz ve kadınlarımız onlara benziyordu.Sertti onlar da kırış kırış, ketum. Böyle öğrendim ben insanları ağaçlar ya da kayalar gibi görmeyi. Onlar hakkında düşünmeyi. Onları o sessiz çamlardan, ne daha az saygıdeğer bulmayı ne de daha çok sevmeyi.
_İsa havarilerine, öleceğini ve 3 gün sonra dirileceğini söyledi. Onlar inanmadı. Bir bulut yaklaştı ve Tanrı: Oğlumu dinleyin dedi. _İsa, 2 körü iyileştirdi. Sonra isa'ya içine cin girmiş birisini getirdiler. İsa cini kovunca adam sevinçten göbek attı. _İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. _Kim
Reklam
Ufuklarda yaralı bir göğüs kanıyor, Ovalarda kızıl kumlar dalgalanıyor; Rüzgârlara haykırırken yalçın kayalar; Uğulduyor nihayetsiz, engin yaylalar..
Yapı Kredi Yayınları ( e- kitap)Kitabı okudu
Hayat
Ağzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle Dağ,taş deme,arkadaş,gün batmadan ilerle! Yara açsın kayalar ayaklarında,varsın, Varsın omuz başların kamçılardan kızarsın, Bu ağrılar duyurmaz sana yalnızlığını. Kızıl dudaklarından bırakma ıslığını, Ağzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle Dağ,taş deme,arkadaş,gün batmadan ilerle! Sırtında bir tüy gibi taşı
HAYAT Ağzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle Dağ, taş deme, arkadaş, gün batmadan ilerle! Yara açsın kayalar ayaklarında, varsın, Varsın omuz başların kamçılardan kızarsın, Bu ağrılar duyurmaz sana yalnızlığını. Kızıl dudaklarından bırakma ıslığını, Ağzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle Dağ, taş deme, arkadaş, gün batmadan ilerle. Sırtında bir
Sayfa 103
Ufuklarda yaralı bir göğüs kanıyor, Ovalarda kızıl kumlar dalgalanıyor ; Rüzgârlara haykırırken yalçın kayalar ; Uğulduyor nihayetsiz, engin yaylalar...
Sayfa 111 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
219 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.