"Kalbleri birbiri için çarpan fertlerden müteşekkil sarsılmaz bir aile ocağıydı, Huzur Sokağı.. Herkeste köklü bir gönül birliği vardı... Herkes birbirine karşı sonsuz bir sevgi, derin bir muhabbet, samimi bir kardeşlik, candan bir bağlılık duyardı... Komşuluk münasebetleri öylesine kuvvetliydi ki, şairin:
"Kimse haksızlıktan etmezmiş tegâfül ihtiyâr ;
Ferde râci’ sadmeden efrâd olurmuş lerzedâr."
Dediği gibi, sokak sakinlerinden bir kişiye veya aileye gelen herhangi bir musibet ve felaket, bütün sokağın derdi ve elemi olur, felaketzedeye yardımcı olmak, onu teselli etmek, derdine derman olmak için herkes birbiriyle göz yaşartıcı bir fazilet yarışına girişirdi..."
“Siz iyiliği emreyler, kötülükten nehyeder, Allah’a inanır olduğunuzdan, insanların hayrı için meydana çıkarılmış en hayırlı bir milletsiniz…” (Kur’an, Âl-i İmrân, 110)