Neyse ki Dostoyevski'nin , Öteki/Öteki Ben/İkiz gibi isimleri olan kitabını da bitirdim ve incelemesini yazabiliyorum. Neymiş, Dostoyevski'ymiş de, insan psikolojisinden en iyi o anlarmış da. Bakıyorum diğer incelemelerine kitabın, yere göğe sığdıramamış herkes. Ne alakası var kitabın Dövüş Kulübü ile. Altı üstü bir devlet memurunun maceralarını
Şairlerin nefesinden dinlemek mümkün olsa keşke... Ancak o zaman kendi manalarımız dışında asıl manalarını kavrayabiliriz belki.
Yedi Güzel Adam, ve bu adamların yedisi de güzel adam...
Sevmeyi mübalağa sanatı olarak görüp, mübalağa yapan adamlar...
Yedi Güzel AdamCahit Zarifoğlu · Beyan Yayıncılık · 202318,4bin okunma
Yurdum insanının bilinç altına işlemiş korkularını, endişelerini, şüphe ve karamsarlıklarını mizah yoluyla iyice kabartarak, köpürterek sunuyor okuyucuya. Bu tarz mizah 1980li yıllarda ilgi görüyordu belki ama günümüzden bakıldığında ne yazık ki, çok tekrarı yapılmış ve tüketilmiş bir malzeme gibi duruyor. Kendisi de bir öğretmen olan Muzaffer
(Birazcık kitap içerisindeki cümlelerden bahsedeceğim, spoiler içerebilir.)
Kitap iyi güzel gerçekten beni çok derinden etkiledi hayretler ve şoklar içerisinde okudum ama bir cümle ki, o da şu şekilde, '' Sırp komşularımızın böyle olduklarını bilmezdim. Koynumuzda yılan beslemişiz. Beraber büyümüştük bize ihanet ettiler. '' kitap içerinde şu cümlenin kaç defa geçtiğini hatırlamıyorum 100 falan mı?? Bir de bütün soykırımı sadece kendisi yaşıyormuş gibi diyaloglar vardı. Ay ben naparım ben öldüm benim ruhumu aldılar gibi. İyi hoş da herkes yaşıyor o soykırımı. Bu tarz benli merkezli konuşmalar beni sıkıyor genel olarak. Çok etkilendim onun dışında kitaptan ve çok hızlı okunan, bildiğimiz su gibi akan bir kitap ama aynı cümlelerin tekrarı çok fazla olduğu için bir miktar yordu ama onun dışında süper. Herkesin bir kusuru vardır değil mi :')) Sinan Akyüz genel olarak sevdiğimiz bir yazardır, anı yaşatan bir yazar. Sağ olsun, ziyan oluyoruz okurken :')
Keşke 45 - 65 yaş arası teyzelere ve amcalara hitap eden bi facebook grubum olsaydı da orada bu kitaptaki hikayelerden birini yazıp altına da LÜTFEN 1 KERE PAYLAŞ yazsaydım. Çünkü seviye o. Gerçeklikle arası Haginin monacoya attığı golde kaleye uzaklığıyla aynı. Yağlı vıcık vıcık hikayeler. Hikayelere şöyle bi tekrar göz gezdirdim acaba okuduğum dönem mi böyle hissettim diye ama yok. İki hikaye okudum kaşıntı bastı her yerimi. Ama yazan adamdan Allah razı olsun. Uyku problemleri çektiğim bir dönem okul zoruyla konferansına katılmıştım. Size yemin ederim fight clubda bobun memelerinde ağladıktan sonra bebekler gibi uyuyan edward norton gibi uyudum.
Gerçek hayat bu değil arkadaşlar. Sözlerimi çok sevdiğim bir sözle bitirmek istiyorum.
"Tehlikesiz yaşamak isteyenler intihar etsin. Hayat ve kâinat tehlikelerle doludur..."
Küçük ŞeylerÜstün Dökmen · Sistem Yayıncılık · 20076,2bin okunma
Küçük Prens ile ilgili aykırı bir inceleme yazma niyetinde hiç değildim doğruyu söyleyecek olursam. Fakat en son Ali Poyrazoğlu'nu dinledikten sonra da (son damla bu konuşma idi) niyetim iyice belirginleşti.
Küçük Prens, hem biraz pazarlama hem de biraz abartı eseri değerinin çok üzerinde iltifata ulaşmış bir eser. Bu şöhretin beni en rahatsız
Fazla uzatıldığını düşünüyorum .Çerezlik niteliğinde kitap ve çok abartılıyordu mutlaka okunması gereken kitaplar arasında bile görmüştüm olaylar uzattıkça uzatılmış çok sarpa sardığını gördük karakterler de Onur çok değişmiş badboy havaları vardı sonradan kitap ilerledikçe o havalar yok oldu daha yumuşak birisi haline geldi . Başlarına bir sürü olay geliyordu evet ama bu mahşerin dört atlısı ile bağlantısı biraz abes durmuş sanki sonradan düşünülmüş gibi
Kitabın ilk kısmı olan Yeşil Elmalar insanı içine çeken, sürükleyici bir romandır. İkinci kısım ise Yaşamak Hakkı daha çok siyasi görüşlerin belirtildiği akıcı bir dille yazılmış Nazım Hikmet'in hapse girmesi sebebiyle yarım kalmıştır.
Yeşil Elmalar romanı bana Murat Menteş'in dublörün dilenmasını anımsattı.
Aşk, birbirine çok benzeyen iki adam Halit Cemil, Göksel'in yerine geçer. Göksel Ayşe ile evlidir ama Halit Cemil Ayşe'ye aşık olmuştur.
Hikaye böyle devam eder gider. Bir ara Yeni Gine'ye kadar uzanır hikaye tabii.
Yaşamak Hakkı romanı, İspanya' da Franco' nun yönetime el koyma sürecinde geçer.
Romanın 1. Bölümü kızı ve damadıyla yaşayan bir adamın bir süre ortalardan kaybolan faşizm destekçisi oğlunun eve geri dönmesi ve sosyalist damatla yaşanan gerilim üzerine sahnelenen olay anlatılır.
Romanın 2. Bölümünde bir ressam ve cambazın arkadaşlarıyla oturdukları kafede faşizm karşıtlığı üzerine konuşmaları yer alır. Roman yarım kalmamış olsa belki de bu konuşmalar romanın çekirdeğini oluşturabilirdi. Roman, Nazım hapse girdiği için yarım kalıyor, daha sonra da tamamlanmıyor veya tamamlanamıyor.
Yeşil ElmalarNazım Hikmet Ran · Yapı Kredi Yayınları · 2021590 okunma
Çocuk kitabı gibi olsada çok maceralı ve eğlenceli gidiyor bana göre. Sevdim kitabı. Aslında bu kitabı daha küçük yaşta iken okumak istiyordum ama alamamıştım. Şimdi kitap elimde çok severek okuyorum
Abartma TozuŞermin Yaşar · Taze Kitap · 20195,7bin okunma
Bu kitabı okumak için çok geç kaldığımı ve bunu yazmak içinde çok geç kaldığımı biliyorum ama kitap bence EFSANEYDİ. Klişe, bilindik bir kurgu olabilir ama bu kitap çıktığında "klişe" değildi sadece ben okumak için geç kaldım
Yabancı - ŞahmeranÖznur Yıldırım · Pegasus Yayınları · 20167,2bin okunma
Yazardan okuduğum ikinci kitap masumiyet müzesi. Kırmızı saçlı kadın ile aslında aynı kurgu fakat yazar karakterleri ve mekanları değiştirmeyi başarabilmiş. Evet bir dönem kitabı, bunu anlatmak da oldukça başarılı Orhan Pamuk. Anlatım ve üslup da akıcı ve sade. Benim beğenmediğim nokta yazarın aşk diye sadece yaşadıkları cinsel ilişkiyi anlatması ve anlatırken “tam bir erkek” bakış açısı ile anlatması, edebi bir üslup yok sanki bize bunları sokaktaki biri anlatıyor. Füsun takıntı haline geliyor bunu da aşırı betimleme ile okuyoruz. Abarttığı betimlemeler beni çok sıktı. 500 sayfa Füsun’u ve eşyalarını okuyoruz sadece!
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,3bin okunma
Öncelikle kitabın yazarı Luke Rhinehart'a bu kitabı zorla yazdırdıkları için üzüldüğümü dile getirmek isterim zira bu kitabı birisi oturup kendi özgür iradesiyle kaleme almış olamaz. Arkadaşlar en olumlu eleştirimi sunacağım sizlere: Bu kitabı okumanıza gerek yok, ne yapacaksınız okuyup. Bu kitabı okumak yerine yirmi kez Gogol'un Palto'sunu okuyabilirsiniz. Kitabın dünya üzerinde herhangi birisine herhangi bir şey katma ihtimali yok. Bakın olumlu bir bakış açısıyla eleştiriyorum kitabı. Eğer kitap 4 sayfa falan olsaydı okuyun derdim ama maalesef 464 sayfalık bir kitap. Hocam okumayın, 464 dakika aralıksız Nesrin Sipahi dinleyebilirsiniz onun yerine bunu öneririm. Yazar Luke Rhinehart'a sonsuz saygı duyuyorum ve tekrar başına gelenler için üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Her kitap okunacak diye bir kural yok, insanlık olarak üzmeyelim kendimizi.
