Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Herper Lee “ Bülbülü öldürmek”
2021 in ilk kitabı. Əslində 2020 nin son ayı oxumağa başladım. Lakin bitirmək 2021 ə təsadüf etdi. Beləliklə 2021 də bitirdiyim ilk kitab oldu. Əsəri çox sevdim. Deməli əsərdə bəyazların siyahlara münasibəti öz aydınlığı ilə əks olunub. İnsanların necə qəddar ola biləcəyi, xüsusəndə günahsız bir zənciyə münasibəti əks olunub. Hüququ müdafiə edən vəkil belə bəyazı deyil də zəncini müdafiə edirsə o damğalanır, cəmiyyətdən kənarlaşdırılır, aşağılanır. Yəni Zənci bir bəyaz yanında haqqlı çıxarıla bilməz. Əsərin çox dərin mənası vardır. Mütləq oxuyun, məsləhətlidir.
1960'lı yılların başı, Amerika'da özellikle de Güney Amerika eyaletlerinde siyah ve beyaz arasında ki ötekileştirmenin en yoğun yaşandığı yerlerden biri Jackson kasabasında geçiyor roman. Siyahların ayrı okullarda okuduğu, ayrı marketleri kullandığı, ayrı tuvaletlere girdiği yıllarda beyaz bir kadının çabaları ile başlayan siyah arkadaşlarla dostluk ve hatta siyah haklarını korkarak ama cesurca koruyan 3 kadının hikayesi.
Kitap bir kurgu olmasına rağmen aslında yaşamın tam içini gösteriyor bize, siyahlara koyulan yasaklar aslında gerçekti bu insanlar üniversite okusa bile beyaz bir kadının hizmetçisi oluyor ve beyaz bir kadının hizmetçisi olmaktan başka hayal daha kuramıyorlardı. Beyaz üniformaları üzerlerinde yokken beyazların gittiği markete bile gidemiyor yada yolda bakıcısı olduğu bebekle bile yürüyemiyorlar. Hatta aynı evde aynı tuvaleti bile kullanamıyorlar.
Green Book filmini izleyenler bilir yeşil rehber gerçekten var ve siyahların nerede ne yapabilecekleri bu rehberde belirtilmiş yakın tarihin büyük utançlarından biri ve bu romanda 1960'lı yıllar çok iyi anlatılmış.
Kitap yalnız bana çok uzun geldi 600 sayfadan daha kısa olabilirdi sanırım gereksiz uzatılmış olduğunu düşünüyorum kendini tekrarlayan örnekler var ve daha kısa olsaymış bence daha iyi olurdu. Okunması kolay bir kitap uzun olmasına rağmen ağdalı ve zor cümlelerden ziyade basit bir dil kullanmış yazar ve okumayı kolaylaştırmış.
Irkçılık ile ilgili farklı bir kitap okumak isteyenler için idealdir.
Öncelikle bu ilk incelemem ve haddimi aştığımın farkındayım ama niyetim haddimi genişletmek olduğundan ötürü bu bir problem olmamalı.
Malcolm X'i hayatından ve mücadelesinden bilen ve saygı duyan birisi olarak ilk defa birebir kendi sözlerinden teşekkül bir kitap okudum. Bu benim için çok özel bir tecrübe oldu. Zira hem cahilliğime değerli bir yama daha yaptım hem de Malcolm X'i daha yakından bilmeye nail oldum. Kendisinin net, samimi ve korkusuz cümleleri hem ufuk açtı hem de etkiledi.
Afro-Amerikalılara yapılan zulümleri ve "Beyaz Adam'ın" yaptıklarına rağmen hala her yerde kendini insanlığın koruyucusu ve kurtarıcısı gibi görüp insan hakları nağmeleri düzmeleri öncesinden daha çok rahatsız eder oldu beni. Köleleştirirken yaptıklarını okudukça kanım çekildi. Köleleştirdikten sonrasını ve Sam Amca baskısını okudukça öfkelendim. En sonda ise Allah insanlığa ve müslümanlara Malcolm X gibi bir insan ve örneklik nasip etmiş olduğu için mutluluk duydum. (Gerçi sonra suikastı hatırlayıp öfke ve hüzün duydum da orası ayrı.)
Demem o ki bu kitap okunur ve okunmalıdır. "No to racism / Irkçılığa hayır" diyip duruyoruz ama bunu ruhsuz iki kelime olarak söylememek için ırkçılığın ne anlama geldiğini öğrenmek ve idrak etmek lazım.
Bu arada okuduğum baskının son 10-12 sayfasında bazı sayfaların baskısı yoktu. Bildiğimiz boş sayfaydı ve bu seçim olarak boş bırakılmamıştı; metinde eksiklikler vardı. Alacak olan bu yazıyı görürse dikkat etsin derim, ki mağdur olmasın benim gibi. Her şeye rağmen baskısıyla düzenlenmesiyle çok özel ve güzel bir iş çıkarmış Beyan Yayınları. Teşekkürlerimi sunarım.
Yine muhteşemdi..Onlarca serisinin çıkmasını istediğim kitapların başında geliyor. Her ne kadar çocuk kitabı kategorisinde değerlendiriliyorsa da her yaş grubunun bazen gülerek, bazen ağlayarak okuyacağı bir kitap .. Irkçılık konusu etrafında oluşturulan kitap herkesin kendine göre bir şeyler bulabileceği güzellikte..
"İnsanlığımız zaafa düştüğünde, ciğerlerimize ilk yapışacak mikrop, ırkçılık olur..."
Bülbülü Öldürmek kısaca ayrımcılığın ön planda olduğu dönemde, siyahi bir vatandaşın, beyaz bir vatandaş tarafından suçlanması ve bu suçlamayı savunacak avukatın 9 yaşındaki kızının bu ortam içindeki düşüncelerini anlatması diyebiliriz. bu ana olay olsa da kitabı okurken 9 yaşındaki bir çocuğun toplumsal ve ahlaki kurallara, oyun oynamaya, sevgiye, cinsiyetçiliğe vb. pek çok konuya dair saf yorumlarıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. avukat babanın çocuklarını eğitmesine, vicdanı öğretmesine ve bir çocuğun hayal dünyasına tanık olmak için çok başarılı ve etkileyici bir eser.
“Bülbülü Öldürmek günahtır...”
Yıllar öncesi kitabın İngilizce versiyonu “To kill a mockingbird”i okumuştum, bu kez Ülker İnce’nin çevirisiyle tekrar elime aldım ve Türkçesi de kesinlikle okumaya değermiş..
“Bülbülü öldürmek günahtır. Çünkü o yaratılışından ötürü bülbüldür, kendisini bülbül olarak seçemez. Onun kaderinde bülbül olmak vardır ve bundan dolayı da suçlu olarak
İrqi ayrıseçkiliyə qarşı yazılmış bir kitabdır. "Bülbülü öldürmək". Əsərin adından belə çıxır ki, sənə zərəri dəyməyən, varlığı sənə toxunmayan canlılara dəyib dolaşmaq, öldürmək günahdır. Necə ki bülbülü öldürmək günahdır..
Balaca, 8 yaşlı qız uşağının dilindən yazılmasına baxmayaraq cümlələr, işarə edilən mənalar, hadisələrə kiçik uşağın gözü ilə baxmaq da çox maraqlı idi.
Əsas obrazlar Cim, onun kiçik bacısı Cin (İtigöz), onların vəkil atası Attikus, aşpazları qara dərili qadın - Kelpurniya və hər yay Meykomba gələn Dilldir. Uşaqlarının gözündə həmişə şərəfli bir insan olan Attikus bu dəfə də onların gözünün içinə dik baxmaq üçün əlindən gələni edir. Köməksiz qara dərili Tom Robinsonu hüquqi müdafiə edir. Tomu ağ dərili bir qızı zorlamaqda ittiham edirlər. Əslində isə bu şikəst bir qaradərili üçün imkansızdır. Bütün bunlar yəqin ki qızın atasının qurmasıdır.
Həmin gündən Bob Yuel( qızın atası) bizim qəhrəmanlara düşmən kəsilir. İki günahsız körpənin üzərinə hücum çəkilərkən isə sirli qüvvə onlara köməyə gəlir :) Hansı ki insanların ən təmizidir...
Çatdırılan ideya olduqca gözəl idi: nəyin ki sənə zərəri dəymir, onu axı niyə incidəsən? Niyə hədələyə, niyə qorxudasan?
Sen hiç tespih ağacı gölgesi gördün mü?
Sonunda bitti. Sonunda diyorum çünkü ben bu kitabı biraz zor okudum. Sanırım "Bülbülü Öldürmek" kitabının devamı olduğu için daha sürükleyici bir kitap bekledim. Aslında "Tespih Ağacının Gölgesinde" kitabı daha önce yazılmış ama yayınlanma sırasından dolayı "Bülbülü Öldürmek" benim için ilk kitap. Beklentimi karşılamasada yer yer çok güzel anlatımlar var. Keşke Harper Lee anılarını derlediği bir kitap yazsaydı. Kitaba gelirsek eğer konu yine ırkçılık. Fakat bu sefer Jean Louise tek başına. Pek bir eylem yok fakat düşünceler ve karşılıklı diyaloglarla verilmek istenen mesaj açık. Atticus bu sefer biraz geri planda kalmış. Ve Jem'in yokluğu epey hissediliyor. Keşke Jem'e neler olduğunu anlatsaydı yazar. Anlatımı, düşündürücü yanı, verdiği duygularla ve mizahi yönüyle her ne kadar okumakta zorlansamda güzel bir kitap olmuş. Bu arada Jack Amca karakterini çok sevdim.
Hikaye Bruno' nun gözünden anlatılıyor. Berlinde güzel bir hayatı olan Bruno, babasına verilen görev üzerine taşınmak zorunda kalıyor. Taşındıkları yer eski evlerinden çok farklı. Burası çok sessiz sakin bir yer.
Çok az insan var. Tabii Bruno' nun gördüğü kadarıyla.
Kitap Yahudilerin acımasızca öldürüldüğü zamanları anlatıyor bir çocuğun gözünden. Irkçılığın ne kadar kötü ve anlamsız olduğunu anlatmak istemiş ve başarmış. Hikâyenin sonu gerçekten hiç tahmin etmediğim şekilde bitti. Çok etkileyiciydi. Asıl hikaye kitabın yarısında başlıyor. Sakın sıkılıp bırakmayın pişman olmazsınız.
·
Puan vermedi
BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK
Küçük bir kız çocuğunun gözünden anlatılan hikâye de adalet kavramını ne kadar yetersiz ve kalıplaşmış olduğunu anlayacağız.
Başarılı bir avukat olan Atticus Finch küçük kızı Scout ve oğlu Jem ile aile hayatı yaşamaktadır. Çocukların arkadaşları Dill ile birlikte evden dışarı asla çıkmayan ve ona Öcü Readley dedikleri karşı komşularına merak ve korku gibi duyguların onunla kendi aralarında kurdukları oyunlar ile vakit geçirmektedirler. Hayatları bütün bir kasabayı etkileyen ve babalarının üstlendiği dava ile artık masum olamayacaktı. Siyahi bir gencin kasabadaki bir genç kızın saldırması halının altına süpürülen ve günümüz de bile önüne geçilemeyen en küçük olayda bile kendini gösteren ‘ırkçılık’ kavramının şiddetini artmasına sebep olacaktır. Çocuklar okulda, mahallede ve akraba ilişkilerinde bile babalarının üstlendiği davanın olumsuz etkilerini fazlasıyla yaşamaya başlayacaklar. Babaları onlara her ne söylenirse söylensin tepki vermemelerini söylese de Scout ve Jem sinirlerine hâkim olamazlar. Duruşma günün de babalarının izin vermemesine rağmen gizlice dava salonuna giren çocuklar kızın her şeyi itiraf etmesine rağmen ırkçılık kavramını eskiye dayan ve insanların ne kadar acımasız olduğunu gören çocukları hayrete düşürür. Adalet kavramının bazı köklü kavramlar ve yargılar karşısında günümüzde bile ne kadar yetersiz olduğunu anlatan bir hikâye.
Kitaptan alıntılar: “İstediğin kadar saksağan vur vurabilirsen, ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır”
“ Bana sorarsanız avukatlarda bir zamanlar çocuktu”
İnsan, sırf renginden dolayı nasıl bu kadar üzücü olaylara mahkum olabilir?
Şu dünyada anlam veremediğim en büyük olaylardan biride bir insana sırf rengi farklı diye köle muamelesi yapılması. Hala bile günümüzde bu zihniyetten çıkmamış insanların olması o kadar korkunç ki. Günümüzde zenci demek bile onlara hakaret niteliğinde. Çok duygulandığım
BURMA GÜNLERİ
Yeni bir günden herkese selamlar ️
George Orwell’in ilk kitabı olan ve diğer kitapları kadar çok fazla bilinmeyen Burma Günleri’nden bahsedeceğim. ️
Burma, şimdiki adıyla Myanmar olarak bilinen, İngilizlerin kalkındırmak için -tabi bu sözde kalkındırma adına -sömürge yaptıkları yer. Orwell’in Burma’da polislik yaptığı günlerindeki gözlemlerine dayanarak ortaya koyduğu bir eser. Buradaki sömürgecilik ve ırkçılığa karşı yapmış olduğu eleştirileri en gerçek haliyle okuyoruz. ️
Yerli halkın ten renginden dolayı maruz kaldığı aşağılanmayı ve bu kabullenişi harika bir şekilde gözler önüne seriyor. Yükselmek için gözü hiçbir şey görmeyen insanların sonrasında yaşadıkları o hazin sonları ustaca aktarmış yazar. Bu sömürüye karşı baş kaldıranları, hırs, nefret ve aşk çemberinde çok güzel bir şekilde kaleme almıştır. ️
Yazıldığı dönemde Hindistan ve Burma’da yasaklanmış bir kitap olmuştur. -sömürge kalkana kadar.
Birgünde okuyup bitirdiğim bir kitap oldu. -341sayfa-bunun için kendimi tebrik edebilirim galiba
Bu kitabı okurken diğer kitaplarından bağımsız düşünerek okumalısınız çünkü bir distopya değil ve yazarın ilk eseri olma özelliklerini taşır. Beğendiğim bir eser oldu. Güzel bilgiler edindim. Sizlere de tavsiye ederim . Kitapla kalın…
Bir beyazın bir gemide annesine tecavüzü sonucu doğan kızdır Tituba. Hikayesi bile vahşetle başlayan hayattan ne beklenebilir ki?
7 yaşında bir çocuğun gözünün önünde annesi idam edilir. Kanınız dondu değil mi? Ama o çocuk bununla yaşamaya her açıdan kendini geliştirmeye devam eder. Her şeyi rayına oturtup kendini geliştirmekten hiç vaz geçmeyen Tituba aşık olur. Veee, dünyası altüst olur. Başlar sürgünlerle eziyetlerle dolu kısmı hayatının. “Kara Cadı” oldu lakabı oysa ki o ilaçlarla otlarla şifa dağıtmak istiyordu insanlara. Aşkı ve annesine olan bağlılığı ayakta tutar kızımızı. Sonra ne mi olur?
Aşık olduğu adamdan ihaneti de görür. İdamın ucundan da döner… ve daha neler neler. Irkçılık hiçbir zaman bitmez onun hayatında da onun gibilerin hayatında da sonlar ise hep acı…
Bu tarz konuları içeren filmleri, kitapları hep sevmişimdir hep de seveceğim umarım bir gün her şey için farkındalık yaratabilir bu tarz eserler. Keyifsiz konu olsa da okurken sürükleneceğiniz bir eser olduğunu söyleyebilirim. Keyifli okumalar…
Küçük Muazzam Şeyler
Kapağından da anlaşılacağı üzere ırkçılığı konu edinen bir kitap olan Küçük Muazzam Şeyler hakkında en başta şunu söylemek istiyorum ki kitap gerçekten konu ve olaylar arası bağlantı olarak çok güzel ama çok fazla, gereksiz uzatılmış bana göre.
Özellikle kitabın ilk yarısını okurken çok zorlandım, çok zor ilerledim. Çünkü olayın en heyecanlı yerinde geçmişe dönüş yapıyor karakter ve ben o kısımlarda çok koptum kitaptan ama 270. sayfalardan sonra kitap gerçekten çok hızlı ve heyecanlı ilerledi.
Konusundan kısaca bahsedecek olursam; Ruth bir yeni doğan hemşiresi ve bir gün sorumlu olduğu bebeğe, siyahi karşıtı babası tarafından dokunulması yasaklanıyor. Daha sonra hastanede yaşanan acil bir durum nedeniyle bebek Ruth’a bırakılıyor ve bebek ölüyor. Tabii ki anlayacağınız üzere, bebeğin babası bu durumdan siyahi hemşire Ruth’u sorumlu tutuyor ve bebeğini onun öldürdüğünü savunuyor.
Bundan sonrasını anlatmayacağım tabii ki..
Kitap bölüm bölüm farklı karakterlerin ağzından anlatılıyordu ve Ruth kısımları biraz boğucu geldi bana, Turk (ölen bebeğin babası) kısımlarını da sinirle okudum, çok gıcık bir adamdı, Kennedy (Ruth’un avukatı) kısımları da en sevdiğim kısımlardı.
Bir insanın yapmadı bir şey yüzünden suçlanmasının ne demek olduğunu çok güzel anlatan bir kitap.
Genel olarak beğendim çok güzeldi, özellikle son kısımları soluksuz okudum.
Size de okumanızı tavsiye ederiiim.
Güzellik algılarının ırk'a dayalı olmasını ve Avrupalı insanların bu kadar güzel,özenilesi bulunurken diğer ülkelerin insanlarının hep içten içe aşağılanması,daha çocuk yaşlarda insanda bıraktığı etkilerin işlendiği bir kitaptı.Irkçılık,güzellik algıları,aile içi şiddet konusunda kesinlikle önerebileceğim bir kitap.
Kitaptaki bazı siyahi karakterlerin kendilerini değiştirmeye çalışması,kendilerinden nefret etmeye başlaması,siyahi olduğu halde bir başka siyahiye bu sebepten zorbalık etmesi ve hatta kendilerini "hristiyan iyi siyahiler" olarak gruplandırmaları da insanların kendilerine karşı yaptığı ırkçılığa iyi bir örnekti.
İnsanların burada da istismara uğrayan bireye "Niye karşı çıkmaya çalışmamış?" ya da "Çocuğun da suçu var." gibi ithamlarda bulunması gibi kitapta geçen her sayfada bütün toplumlarda bulunan bir sürü soruna rastladık.Cinsiyetçilik, ırkçılık,pedofili,güzellik algıları,fakirlik gibi bir çok sorunu bir arada toplayan ve insana sunan bir kitaptı.
Düşününce,hangimiz o sarışın,zayıf bebeği elimize almadık,aynanın karşısında durup kendimizde sorunlar aramadık?
