Sanki bütün dünya bir çöldü de bir ben, hem de sonsuz bir hayatla kalmıştım. Önümde sayısız zaman ve ben bütün perişanlığımla bu zamanların arasında vardım.
İyi değilim bu günlerde, savruluyorum oradan oraya. Nasıl hissedeceğimi bile bilmiyorum.
Olumlu baksam polyanacılık mı yapıyorum derim, olumsuz baksam inancıma dokunur bir kere . Belirsizlikler denizinde yüzme bilmeyen bir balığım sanki kayboluyorum akışta. Kim olduğumu ve nerden nereye savrulduğumu bile unutmak istiyorum ama
UNUTAMIYORUM. Ağır geliyor bu yükler, taşımakta bi hayli zorlanıyorum ama anlatmak bile gelmiyor içimden, öyle yabancıyım ki yaşadığım bu hayata. Bu gerçekten benim hayatım mı diye düşünüyorum gecelerce. İnanamıyorum çünkü artık kendim gibi bile değilim. Yunus Emre'nin deyişiyle bitirmek istiyorum.
"Beni bende demem bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeri".
İçindeki öfkeye teslim oldu ve anda kayboldu Numi, her kendine varışın anda kaybolmalarla başladığını düşünmeden. İnsanın ancak kaybolmalarının bittiği yerde kendiyle buluşabildiğini bilmeden.
Karmaşık bir labirentin ortasına veya girift bir muammanım belirsizliğine düşmüş insanların çıkış yolunu er ya da geç bulabileceğini söyleyen, yalnızca iyilik ve merhamet yüklü masallardır.