Jung, arketiplerden bahsederken annenin aile, topluluk ve gelenekleri temsil ettiğini, kişinin bu nedenle annesi gibi olmamak uğruna aileye, geleneklere, topluluklara karşı duruş sergileyebileceğinden söz eder.
"Stresin niteliği her zaman insanların düşündüğü gibi normal bir seyir izlemiyor. Savaştan veya parasızlıktan veya birinin ölümünden doğan dışsal bir stresten bahsetmiyorum, kişinin kendisini bir başkasına göre düzenlemek zorunda kalmasından doğan içsel bir stresten bahsediyorum. Bana öyle geliyor ki kanser, ALS, MS, romatoid artrit ve diğer tüm bu rahatsızlıklar kendilerini bağımsız şahsiyetler olarak var edemeyen insanların başına geliyor. "
"1970 tarihli bir araştırma makalesinde, Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden iki psikiyatr, ALS hastalarına ilişkin çarpıcı benzerlikler kaydetmişlerdir. Bunlar, yardım isteyememek veya almamak ve olumsuz olarak nitelendirilen duyguların kronik olarak dışlanması. Başkalarının yardımına başvurmadan, durmaksızın sıkı bir şekilde çalışmak yaygın bir özellik diye kayıt düşülmüş. Öyle görünüyor ki korku, kaygı ve üzüntü... sürekli inkar edilmekte, bastırılmakta ve soyutlanmaktadır. "
Aydınlanma çağı filozoflarına göre:
Mutluluk, onların dediğine göre, sadece içsel özgürlük elde edildikten sonra elde edilir; insan ancak ondan sonra zihinsel olarak sağlıklı olabilir.
Bu konuda İmamı Azam Hazretleri; "Bizler münazara ederken sanki muhatabımızın başı üzerinde bir serçe varmışıda azıcık sesimizi yükseltsek 'pırr' diye kaçıverecekmişçesine dikkatli münazara ederdik." der. Esasında ayna nöronlarla ilgili bilimsel gerçeği en güzel şekliyle anlatan bir misaldir bu.Çünkü gerçekten de başımızın ön üst bölgesinde bulunur bu ayna nöronlar. Aynı bu misaldeki serçe kuşu gibi.
Elbette ki zaman zaman sürtüşmeler, kırgınlıklar olabilir. Ama tüm bunlara rağmen ilişkimizi sağlıklı yürütebilmemiz de mümkündür. Ayna nöronların her andevreden çıkabileceğini göz önüne alarak ilişkilerimizi ona göre yürütmeli ve şekillendirmeliyiz.
Eğer bir insanda ayna nöronlar devreye girmemiş, yani insan karşısındaki kişiyle duygusal bir bağ kurmamış ise onunla olan ilişkisi kuru ve yalın bir bilgi alışverişinden öteye gitmez. Bu duygusal bağın kurulmadığı kimselerden bir şeyler öğrenilmeye çalışılsa bile, hiçbir şey öğrenilemez.
Öyle ki bazen böyle kimselerin yanında oturup kalkıldığızaman; "Hiçbir şey öğrenemedim, hiçbir şey hissetmedim."sözleri sarf edilir. Çünkü o insanla henüz duygusal bir veri alışverişinde bulunulmadığı için bu hislere sahip olunmuştur.Duygusal veri alışverişinin oluşmama sebebi ayna nöronların devreye girmemiş olmasıdır.
°• Bu acıların, "Yaşıyorum ama yaşayan ben değilim; içimde yaşayan İsa" sözlerinde de belirttikleri gibi bunun ortak acılarından kaynaklandığını anlayamadı ve doktora danışılacak bireysel hir mesele olduğunu varsaydı.