“Ey şair! Ne yazarsan yaz, yazdığın ister millî ister gayri millî olsun; ister Yunan Edebiyatı’nı ister Japon Edebiyatı’nı terennüm et. Yalnız dikkat et, lisanın bizim lisanımız olsun. Bizim lisanımızla, halkın lisanıyla yazılmadıkça eserin ölüme mahkumdur. Ne yazacağına karışamayız, fakat lisanının konuştuğumuz Türkçe olmasını isteriz. İsteriz ki senin rübabını da işitelim.”
Dilini kaybeden milletler; benliğini, kültürünü, insanını, hayata bakış açısını, ekonomisini, aklınıza gelebilecek her türlü ögesini kaybetmeye mahkumdur.
26 yaşında profesörlük unvanı alan, Türkiye'nin gururu, Türkçe sevdalısı Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'nun çalışmalarından, makalelerinden ve söyleşilerinden derlenen bu eser, milli şuurumuzun yegane temsili olan dilimize her fırsatta sahip çıkmamız gerektiğini bizlere gerçeklerle ortaya koyuyor. Türkçe'nin matematiksel bir ahenginin olduğunu, İngilizce gibi çeşitli dillerden harmanlanan sentez bir dil olmadığı, her fırsatta dilimizi korumamız gerektiği somut örneklerle bizlere sunulmuş.
İncelememi Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiiriyle bitirmek istiyorum:
Unutmuşum ana demesini bile,
Öykünmüşüm türküsünü ellerin
Ağzıma bir kara düşmüş bağışla beni,
Türkçem, benim ses bayrağım.”
Türkçe, dünyadaki en demokratik dillerden biridir, çünkü 'O' dediğinde hem dişil, hem eril tüm canları anlatırsın. Bizim mitolojimiz, erkek-kadın farkı olmayan dilde yazılmıştır ve bu yüzden çok özeldir. Böyle eşsiz eserler ancak tüm canları eşit gören bir zihniyetin anadilinde icat edilebilir."
Türkçe, yüzyıllardan beri türlü odaklarca gérek düzenli olarak gérek de bireysel olarak yıpratılmaktadır. Sürekli yérilmekte, aşağılanmaya çalışılmaktadır; ancak Türkçe, yapılan onca saldırıya karşın toplumda mayalanan ozanlarıyla, érmişleriyle, düşünürleriyle karşı durup Türkçemizi bu güne taşımışlardır.
Osmanlı tarihi uzmanı
Prof. David Cuthell:
"Birçok yabancı dil bilirim. Bu diller arasında Türkçe öyle farklı bir dildir ki, yüz yüksek matematik profesörü bir araya gelerek Türkçe'yi yaratmışlar sanki. Bir kökten bir düzine sözcük üretiliyor. Ses uyumuna göre anlam değişiyor. Türkçe başlı başına bir duygu, düşünce, mantık ve felsefe dilidir."
Üniversite yıllarımda, kelime dağarcığımı geliştirmek için bir Excel sayfasında açık oturum programlarında kullanılan anlamını bilmediğim kelimeleri not ederdim. Dağarcığımı oldukça geliştirmişti: nerde o eski günler!
Pangram Nedir?
Dilin alfabesindeki tüm harfleri içeren, belli bir anlam ifade eden cümlelere verilen addır
"Pijamalı hasta, yağız şoföre çabucak güvendi." cümlesi alfabemizdeki tüm harfleri içeren pangramdır.
Nihad Sami Banarlı Türk dili adına ömrü boyunca çokça çalışmalar yapmış aydın bir kişiliktir. Türkçenin Sırları kitabında, bu dilin geçirdiği dönemleri, yapılan yanlışları anlatmıştır. Ama bunları öyle bir dille okuyucuya sunmuştur ki kıyas yaparken verdiği örneklerle okuyucuyu her sayfada kitaba bağlamıştır. Anlatılanların daha net anlaşılabilmesi adına Halk Edebiyatından Milli Edebiyata kadar bir dizi örnek sunmuştur.
Kendisi bir dili dil yapan en önemli özelliklerden birinin o dilin milli sesi ve musikisi olduğunu savunmuştur. Bu ölçüde Farsça, Arapça ve Yunanca gibi pek çok dilden dilimize giren kelimelerin Türk dilinin yeşerdiği havzalarda yeni bir ahenk kazandığını ve milletimizin elinde yoğurulduğunu belirtmiştir. Bu sebeple milletin içinde yeni bir soluk bulan bu kelimeleri dilde sadeleşme adı altında dilden atmanın ne kadar yanlış olduğuna dikkat çeker.
Bu kitap, dilimizin nasıl süreçlerden geçtiğini, nasıl bir 'imparatorluk dili' haline geldiğini bizlere anlatır. Nihad Sami Banarlı'nın aydın kişiliğinin de etkisiyle okuyucuya muhteşem bir okuma zevki sunar. Türk dilinin inceliklerini seven herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Çünkü okuyucuyu bu günden alıp kelimelerin hatta halkın içinde yaşayan kelimelerin arasına götürüyor.
...
7) Konuşurken İngilizce laflar katmak övünülecek bir şey değil, ayıplanacak bir şey olmalıdır. Böylelerine bu kibarca hissettirilmelidir.
8) Belediyeler, sorumlu kuruluşlar işyeri ya da dükkanları güzel Türkçe isimler koymaya teşvik etmeli, yarışmalar açmalı törenlerle ödüller dağıtmalıdırlar. Buna rağmen "aşağılık duygusu" hastalığından veya Türk diline düşmanlıktan kurtulamayanların ruhsatları verilmemeli veya yenilenmemeli, yabancı dilden adlarla manen her gün yara bere içinde bırakılmamamız önlenmelidir.
...
...
6) Partisinin sağ veya sol edebiyatı ne olursa olsun, iktidarlar ve hükümetleri gerçekten Türkiye, Türk dünyası ve Türk halkının beka ve çıkarını ön plana almalıdır. Bu anlamda millî olmalıdır. Peki öyle oldukları nereden belli olacak?
Anlamanın kolay yolu var. Türkiye ve Türk dünyasının baş sorunu eğitim ve eğitim dili sorunudur. Bu konuya eğilmeye, kesin önlemler almaya yanaşmayan bir iktidar millî olamaz; lafları ve giysileri ne olursa olsun.
...
...
3)İnsanlar, yeni seçilen bakanlar vb. yalnız yabancı dil bilmeleriyle methedilmemeli; matematik, bilgisayar, yazılım dilleri, iktisat, felsefe, Türk lehçeleri, mühendislik vb. bilgi yetenekleri için de övülmeli.
...