Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Gerçekten de, Bogomil'lerde zamâne işi saç kesimi bile görülmez; sapkınlıkları, [keşiş giysisi benzeri] aba ve kukuleta altında gizlidir. Bogomil, ağırbaşlı görünüştedir, giysisinin boynu, burnuna kadar gelir [kesinlikle açık saçık giyinmez]; önüne eği lerek yürür gözü önündedir, fellik fellik ortalığı kolaçan etmez] ve ağzının içiyle konuşur o kadar alçak sesle ki, dudağı bile kımıldamaz): Ama içyüzünde, yabani bir kurttur..."
Limonata, lavanta, piyata, kukuleta gibi lokanta kelimesi de dilimize İtalyancadan, yani Venedikliler ve Cenevizlilerden gelmiş, kökleşip kalmış, hâlâ da duruyor.
Sayfa 39 - Can Yayınları
Reklam
Muhtar...
Keşan müftüsü izah etti, "Noel baba dürüst adam olsaydı, bacadan değil, kapıdan girerdi" dedi. Aslında... Dolaptan girdi. Buzdolabından! Hıristiyan filan diyorlar ama, Papa dahil, kimsenin umurunda değildi. Taaa ki , 1930'a kadar... Amerikan zekası Coca Cola, günde 9 milyon şişe satıyor, ne yapsak da daha fazla satsak diye kafa
Sayfa 200 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
O bir savaş muhabiriydi. Tankların korumasında, ABD birliklerine eklemlenmiş kuzeye doğru çıkarlarken içinden geçtikleri yakılıp yıkılmış yoksul bir köyde, etrafı dikenli tellerle ve ağır silahlı Amerikan askerleriyle çevrili tutsakları görmeseydi, birkaç iyi kare yakalama hırsıyla -sevilme, beğenilme, başarma güdüsüyle demek daha mı doğruydu- zar
Engizisyon sisteminin en korkunç yönü bu. Kimse ne sebepten suçlandığını bilmiyor ve öğrenemiyor. Bu yüzden daha kendini suçlamadan önce de müebbet hapis, yakılma ya da sanbenito (önünde ve arkasında Hacı Andreas'ın alevler ve şeytanların resimleri olan, hafif suçlulara giydirilen beyaz keten bir gömlek. Yakılanlar bunun üstüne bir de yüksek sivri kukuleta giyiyorlardı) cezası almış oluyor.
Sayfa 375Kitabı okudu
İşkence yapanlar kimler? Beş tane sadist, on tane manyak, on beş tane klinik vaka mı? Hayır, işkence yapanlar iyi aile babası insanlar. Memurlar mesailerini tamamladıktan sonra akşam evde çocuklarıyla birlikte televizyon seyrediyorlar. Makine onlara etkili olanın iyi olduğunu öğretiyor. İşkence gayet etkili: bilgi kopartıyor, bilinçleri dağıtıyor, korku yayıyor. Gizli ayincilerinkinin benzeri bir suç ortaklığı doğuyor ve gelişiyor. İşkence yapmayan işkenceye maruz kalır. Makine ne masumları ne de tanıkları kabul eder. Kim inkâr edebilir? Kim ellerini temiz tutabilir? Küçük dişli ilk seferinde kusar. İkinci seferde dişlerini sıkar. Üçüncüde alışır ve görevini yerine getirir. Zaman geçer ve dişlinin tekerciği makinenin dilini konuşmaya başlar: kukuleta, sopa, elektrik, denizaltı, kelepçe, askı. Makine disiplin ister. En yeteneklileri en sonunda bu işten zevk almaya başlarlar. Eğer işkenceciler hasta kişiliklerse, onları doğuran sisteme ne diyeceğiz?
Reklam
Balıkçıların bir çoğunun iri ve sivri bir burnu vardı. Başlarında kukuleta gibi külah takılıydı. Ayaklarına uzun, lastik çizmeler giymişlerdi. Elleri ise ağ atmaktan ve deniz suyundan nasır tutmuştu.
Sayfa 45 - 5 Renk YayıneviKitabı okudu
Medeniyetin tarihi iyiden iyiye araştırılacak olursa görülür ki insanlar, şemsiyeyi çadır devrini geçirdikten sonra kullanmaya başlamışlardır. O hâlde, bu aletin yine sıcak ülkelerden çıktığı şüphesizdir. Bu tarihi hakikatin kılavuzluğu ile dahi anlaşılıyor ki kadın şemsiyeleri, erkek şemsiyelerinden sonra icat edilmiştir. Çünkü kadınlarınki, şemsiye ve yağmurlukların gördüğü hizmeti yapmakla yetinmeyip, ayrıca süse de yararlar. İpekli mendil, adi mendil, çuval, şal, kukuleta, başlık, şemsiyenin elde ta- şınmasından ileri gelen yorgunluğu defetmek için bulunmuş ise, pek ziyade akıllıca düşünülmüş demektir.
Sayfa 174 - Elips KitapKitabı okudu
Ama öbür dünyaya vardıklarında Hz. İsa'nın onları karşısına alıp her yerde her daim söz ettiği insan sevgisinin nerede kaldığını soracağından bihaber bu cühela. Bu soruya yanıt olarak keşişin biri yüzlerce balığa mezar olmuş şiş göbeğini gösterecek, bir diğeri yüzlerce mezmur döktürecek. Diğer bir keşiş tuttuğu on binlerce oruçtan dem vuracak
Reklam
Cucullus non facit monachum. (Kukuleta giymekle rahip olunmaz.)
...birden fazla cenneti hak ettiklerine hükmederler. Ama öbür dünyaya vardıklarında Hz. İsa'nın onları karşısına alıp her yerde her daim söz ettiği insan sevgisinin nerede kaldığını soracağından bihaber bu cühela. Bu soruya yanıt olarak keşişin biri yüzlerce balığa mezar olmuş şiş göbeğini gösterecek, bir diğeri yüzlerce mezmur döktürecek. Diğer bir keşiş tuttuğu on binlerce oruçtan dem vuracak ve yemek vakti geldiğinde kantarın topuzunu kaçırıp neredeyse mide fesadına uğradığını anlatacak. Bu sınıfın müstesna bir örneği de sevap hanesine yazılması gereken ayinleri yedi gemi bir araya gelse taşıyamayacağından bahsedecek. Birisini getirecekler İsa'nın önüne, o da el pençe divan durup hayatı boyunca paraya hiç el sürmediğinden dem vuracak, tabii çift kat eldiven takarak dokundukları sayılmazsa. Birisi de öyle kirli ve koca bir kukuleta takmış olacak ki hiçbir denizci onu yanına yakıştırmayacak. Biri çıkıp on bir kere beş yıl boyunca arınmak için sunularda bulunup hep aynı yerde kaldığını, bir sünger hayatı sürdüğünü anlatacak. Sürekli ilahi okumanın ödülü olarak sesinin kısıldığını ddia edip susmayı tercih edecek olan da çıkarılacaktır İsa'nın önüne. Ama İsa bunların havalı konuşmalarına ya da bahane uydurmalarına dayanamayıp -çünkü bu lakırdının sonu gelmez- onların sözünü kesecek ve diyecek ki: "Tek kendi kuralımı tanırım ben ve sizden buna dair tek söz duyamadım".
Sayfa 86 - 87 Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Elimde bi KAFA, 100 yazıyo kapakta, başımda bi kukuleta, kafam bi dünya.
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.