Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
bende kendime anarşistim :)
Azizim, defalarca söyledim size, hatta kanıtladım, tekrar ediyorum; onlarla benim aramdaki tek fark şudur: Onlar kuramsal olarak anarşist, bense hem kuramda hem uygulamada anarşistim; onlar mistik anarşistler, ben bilimsel anarşistim; onlar boyun eğen anarşistler, bense savaşan ve kendini özgürleştiren bir anarşistim. Tek kelimeyle: Onlar sözde anarşist, bense tek gerçek anarşistim.”
119 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kitabın adına bakınca zihinde canlanan “bir anarşistin eylemlerini anlatsa gerek” düşüncesi daha en başta yazarın "Sunuş”unda çürüyor gibi: Başlangıçta niyetim, günün olaylarına anarşist tutumlu bir felsefeci olarak sıcağı sıcağına bakmaktı. Bir yandan bu tanıklığı yaparken bir yandan da kuramsal gereçler toplayacaktım. Sonunda baktım ki,
Bir Anarşistin Seyir Defteri
Bir Anarşistin Seyir DefteriÖmer Naci Soykan · Kaos Yayınları · 19988 okunma
Reklam
90'ların ortasında Todd May (1994), anarşizm ve post-yapısalcılık arasındaki kuramsal ve felsefi bağlantıyı geliştirmiştir. Deleuze ve Guattari (1983; 1987), Michel Foucault (1980) ve diğerleri arasındaki ilişkileri yapılandırarak May, anarşizmin akışkan özelliklerini ve post-yapısalcı düşünce ile arasındaki ilişkileri saran tartışmaları yeniden alevlendirmiştir. Aralarında okuryazarlığa Deleuzecü perspektiften yaklaşan Diana Masny'nin de bulunduğu, eğitim alanındaki diğer post-yapısalcı düşünürler; dönüşümün etrafındaki söylemi eleştirmiş ve geliştirmişlerdir. Masny, dönüşümlerin bireyler bünyesinde gerçekleştiği hususunda Freire'den ayrılmasa da çalışmaları bu dönüşümlerin nasıl gerçekleştiğiyle ilgilidir. Masny'ye (2006) göre Freire'in kastettiği bağlamda dönüştürücü eğitim, fazlasıyla doğrusal ve deterministtir. Freire "daima dünyaya dönüşmekte" olduğumuz konusunda haklı olsa dahi Deleuze ve Guattari (1987), dönüşümü tekyönlü bir yolda özgürlük ve eleştirel düşünceye doğru ilerleme olarak görmeye karşı çıkmıştır. O hâlde kişiler "iyi" ya da "kötü" bir şeye dönüşmezler; bunu göz önünde bulundurarak "başkalaşırız”.
Anarşistler hiçbir zaman tarihsel olarak Marksistleri meşgul eden büyük stratejik ya da felsefi sorularla ilgilenmemişlerdir -örneğin köylüler potansiyel olarak devrimci bir sınıf mıdır? (Anarşistler bunu ancak köylülerin karar verebileceği bir mesele olarak değerlendirir.) Meta biçiminin doğası nedir? Onlar daha ziyade birbirleriyle bir toplantıyı düzenlemenin gerçek anlamda demokratik yolunun ne olduğunu, örgütün hangi noktada meşruiyetini yitirdiğini ve bireysel özgürlüğü çiğnemeye başladığını tartışma eğilimindedir veya alternatif olarak, muhalif gücün etiği hakkında: Doğrudan eylem nedir? Bir devlet başkanına suikast düzenleyen birini alenen mahkUm etmek gerekli midir (ya da doğru mudur)? Ya da suikast, özellikle savaş gibi feci bir şeyi önleyecekse ahlaki bir eylem midir? Bir pencereyi kırmak ne zaman doğrudur? Dolayısıyla özetlemek gerekirse: ı) Marksizm devrimci strateji hakkında kuramsal ya da analitik bir söylem olmaya meyillidir. 2) Anarşizm devrimci pratik hakkında etik bir söylem olmaya meyillidir.
Demek anarşistsin hmmm
“Bakın hele! Siz bir anarşistsiniz, öyle mi? Hangi açıdan anarşistsiniz? Tabii eğer bu sözcüğe farklı bir anlam vermiyorsanız...” “Bildik anlamdan farklı mı kullanıyorum? Kesinlikle değil. Bu sözcüğü en sıradan anlamıyla kullanıyorum.” “Yani, şu işçi örgütlerinde görülen tipler gibi mi anarşistsiniz siz de bunu mu demek istiyorsunuz? Bombaları ve sendikalarıyla ortalıkta dolanan o tipler ile sizin aranızda gerçekte hiç fark yok mu?” “Fark var elbette... Ama sizin sandığınız noktada değil. Siz belki de benim sosyal kuramlarımın onlarınkine benzemediğini sanıyorsunuz?” “Aa, evet, anlıyorum! Siz kuramsal olarak anarşistsiniz; ama uygulamada...”
1962 yılında Amerikalı Thomas Samuel Kuhn'un (1922-1996) Bilimsel Devrimlerin Yapısı adlı eserinin ilk baskısı yayımlanmıştır (daha sonra yeniden gözden geçirilmiş ve genişletilmiş bir baskısı çıkmıştır)." Örnek olarak gösterdiği ve genişlettiği doğa bilimleri tarihinin bazı önemli bölümlerine (özellikle Kopernik, Newton, Lavoisier ve
Sayfa 646Kitabı okudu
Reklam
Peki anarşist kimdir? İnsanları, doğdukları anda toplumsal bakımdan eşitsiz kılan adaletsizliğe isyan eden biri; basitçe ifade edersek özü budur. Şu an size belirttiğim şey, psikolojik adımlar, başka deyişle nasıl anarşist olunduğu; kuramsal yanını daha sonra göreceğiz. Şimdilik, benim durumumda bulunan zeki bir erkek çocuğunun isyanını iyi anlamaya çalışın, yeter. Etrafında neler görür, böyle biri? Falanca, milyonerin oğlu olarak doğmuştur, paranın uzak tutabileceği ya da yatıştırabileceği üzüntülere –bunlar da az değildir– karşı daha beşikten itibaren korunur; bir diğeri sefil koşullarda doğar ve bu da zaten fazlasıyla kalabalık olan ailesine beslenecek fazladan bir boğaz daha eklenmesi demektir. Filanca, kont ya da marki olarak doğar, dolayısıyla ne yaparsa yapsın, bu sıfatla herkesten saygı ve sevgi görür; bir diğeri, benim doğduğum yerde doğar ve en azından, insan gibi davranılmak hakkına sahip olmak için bile attığı her adıma dikkat etmek zorundadır. Kimileri eğitim görme, gezip dolaşma, kendini geliştirme olanağıyla doğarlar, dolayısıyla doğuştan zeki olanlardan daha zeki olma olanağına kavuşurlar. Her alanda bu böyledir... Sonuç olarak Doğa’nın adaletsizliklerini bir yana bırakabiliriz, çünkü bunlardan kaçamayız. Ama toplumdan ve toplumsal uzlaşmalardan kaynaklanan adaletsizliklerden kaçınmaya niçin çalışmayalım?
Kropotkin anarşist bir toplumu, değişken, çok katmanlı ağ gibi örülmüş ve durmadan farklılaşan bir düzen olarak tasarlamaktaydı; bu düzenin içinde, değişmeyen, sağlam örgütsel ve kuramsal çerçevelere ihtiyaç yoktu.
Dünyaca bilinen bir ateist ve anarşist olan Mihail Bakunin, önemli çalışması Tanrı ve Devlet’te zekice şöyle diyordu: “Tanrılarıyla, yarı-tanrılarıyla ve peygamberleriyle, mesihleriyle ve azizleriyle tüm dinler, fakültelerinin [anlama yetenekleri] tam gelişimini ve kontrolünü sağlamamış olan insanların önyargılı imgeleri tarafından yaratılmışlardır. Sonuçta, dinsel cennet, insan tarafından cehalet ve itikatla yüceltilmiş, ancak yanlızca büyütülmüş ve tersine çevrilmiş –yani kutsallaştırılmış– kendi [yarattığıı] bir hayalden başka bir şey olmayan bir seraptır. Dinlerin tarihi, insan inancında birbiri ardına ortaya çıkan tanrıların doğuşunun, ihtişamının ve düşüşünün tarihi, insanoğlunun kolektif akıl ve bilincinin gelişiminden başka bir şey değildir. Bir çocuk edasıyla, –kendilerindeki veya dışsal doğadaki– niteliği ve hatta herhangi büyük bir kusuru, tarihsel olarak ilerici gelişmeleri sırasında hızlı bir şekilde keşfettikçe, [insan] bunları tasavvurun ötesinde abartması ve büyütmesinin ardından tanrılara atfetti. … O zaman metafiziğe ve dini düşüncelere, felsefecilere, siyasetçilere ve şairlere karşı tüm saygımla: Tanrı düşüncesi insan mantığından ve adaletinden vazgeçmek demektir; bu insan özgürlüğünün en belirgin olumsuzlanmasıdır, ve hem kuramsal hem de pratik olarak mecburen insanoğlunun köleleştirilmesiyle sonuçlanır.”
Toplumsal kurgularla ateşli bir savaşa girişmeyi ve özgürlük için çalışmayı dileyen, dünyanın en iyi niyetli insanlarının harekete geçirdiği bir grup bile birlikte çalışmaya başladığında, toplumun şimdiki durumunda toplumsal kurguların zorbalığına yeni bir zorbalık eklemekten uzak duramaz; ve kuramsal olarak gerçekleştirmek istedikleri şeyleri uygulamada yok etmemeleri, tam da kurmak istedikleri projeyi, istemeyerek ama var güçleriyle harabeye çevirmemeleri olanaksızdır.
Reklam
“Azizim, defalarca söyledim size, hatta kanıtladım,tekrar ediyorum; onlarla benim aramdaki tek fark şudur: Onlar kuramsal olarak anarşist, bense hem kuramda hem uygulamada anarşistim; onlar mistik anarşistler, ben bilimsel anarşistim; onlar boyun eğen anarşistler, bense savaşan ve kendini özgürleştiren bir anarşistim. Tek kelimeyle: onlar sözde anarşist, bense tek gerçek anarşistim.”
İnsan ister istemez, yaşamları boyunca kitlelerin devrimci hareketi üzerine bu denli çok konuşan, tıpkı bazılarının Mesih'in gelişini beklemesi gibi, yıllarca böyle bir hareketin ortaya çıkmasını bekleyen anarşistlerin, bu harekete hemen katılacaklarını, hareketle tamamen bütünleşeceklerini ve tüm varlıklarını harekete adayacaklarını düşü­nür.
Sayfa 185
_Din, bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, şükretmeyi, azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umuduyla avunmayı öğretir. _Din, halkı uyutmak için afyon niteliğindedir. _En derin dinsel önyargı kaynağı yoksulluk ve cehalettir. Savaşmamız gereken kötülük de budur. Din aldatmacasının gerçek
Zapatistlerin tabanını oluşturan toplumun üyeleri, 1992'de Meksika hükümeti ve ordusuna savaş açma kararını oylayıp kabul ettiğinde, EZLN, FNL ile tüm bağlarını koparmış ve yönetim kurulu olarak Gizli Yerli Devrimi Komitesini kurmuştu (Womack, 1999, s. 192) Aslında halklar savaş yönünde oy kullandığı sırada, dünyanın her yerindeki jeopolitik
Sayfa 285Kitabı okudu
“Aa, evet, anlıyorum! Siz kuramsal olarak anarşistsiniz; ama uygulamada...” “Kuramda ne kadar anarşistsem uygulamada da o kadar anarşistim. Uygulamaya gelince fazlasıyla anarşistim; hem de sizin sözünü ettiğiniz tüm o tiplerden daha fazla. Üstelik tüm yaşamım da bunun kanıtı.”
62 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.