Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İşte bir vazoda açmış iki gül, İşte bir saksıda eşsiz kuşkonmaz. Gülleri gördükçe gönlüm bir bülbül, Saksıya baktıkça içimde bir haz. Ahmet Kutsi Tecer
Sana Bir Tanrı Getirdim
Kuşkonmaz dallarına astım kendimi Sedir ağaçlarına gül yapraklarına Başımı taşlara vurdum Gözbebeklerimde büyük camlar parçalandı Tanrısal duygular içindeydim Bütün tanrısızlığımdan uzakta Bir kemiklerinin sertliğini aldım Bir teninin aklığını
Reklam
GÜL BİRAZ
Kuşkonmaz dallarına astım kendimi Sedir ağaçlarına, 7575gül yapraklarına Başımı taşlara vurdum Gözbebeklerimde büyük camlar parçalandı Tanrısal duygular içindeydim Bütün Tanrısızlığımdan uzakta Bir kemiklerinin sertliğini aldım Bir teninin aklığını Sonra sıcaklığını dudaklarının Gel bak SANA BİR TANRI GETİRDİM Gel bak BİR TANRI YARATTIM SENDEN
Rodya, bana kalırsa,insanların toplum içinde yükselmeleri,onların mevsime uymalarina bağlı bir şey. Ocak ayında kuşkonmaz istemezsen, bir kaç rubleni cüzdanında alikoymus olursun
kuşkonmaz dallarına astım kendimi sedir ağaçlarına gül yapraklarına başımı taşlara vurdum gözbebeklerimde büyük camlar parçalandı tanrısal duygular içindeydim bütün tanrısızlığımdan uzakta bir kemiklerinin sertliğini aldım bir teninin aklığını sonra sıcaklığını dudaklarının gel bak sana bir tanrı getirdim gel bak bir tanrı yarattım senden.
Çocukluğumda Boğaziçi ve Marmara Denizi o kadar temizdi ki istisnasız bütün vapur iskelelerinin önünde denizin dibi pırıl pırıl görünürdü. Hatta Kuşkonmaz Camii'nin rıhtımının altında, denizin içinde kalan bir kovuğa sığınmış baba, ana ve bir çocuktan müteşekkil bir fok balığı ailesi bile vardı. Bir müddet sonra, herhalde tedricen artan kirlilikten tedirgin oldular ki ortadan kayboldulardı.
Reklam
Birikmede ürünlerin toplamından daha fazla bir şey vardır: artık değerin apaçık ortadalığı, kıtlığın büyülü ve kesin yadsınması, bolluk ülkesinin anaç ve şatafatlı kendini beğenmişliği. Pazarlarımız, ticari arterlerimiz, superprisunic’lerimiz' şaşılacak derecede verimli, yeniden bulunmuş bir doğa taklidi yapar. Aslında bunlar süt ve bal yerine neon dalgalarının ketçap ve plastik üzerine aktığı cennet vadilerimizdir, fakat bunun ne önemi var! Bütün bunlardan sadece yeterince değil, fazlasıyla ve herkes için fazla fazla bulunduğu umudu tüm gücüyle oradadır: Siz, bir parçasını satın alarak, çökmek üzere olan istiridye, et, armut ya da konserve kuşkonmaz piramidini ele geçirirsiniz. Bütün için parçayı satın alırsınız. Tüketilebilir maddenin, metanın bu metonimik, kendini tekrarlayan söylemi büyük bir kolektif metafor aracılığıyla ve kendi aşırılığı sayesinde yeniden armağanın imgesine, şenliğe özgü tükenmez ve göz alıcı savurganlığın imgesine dönüşür.
Angela "Birde taze kuşkonmaz. O benim için. Taze kuşkonmaz çıktığını görünce mutlu oluyorum çünkü yazın müjdecisi."
Her neyse; çok soğuk gördüm Bağışla beni umudum Bugün seni yüzüstü bırakacağım
Sana bakmak gölde kayık olmaktı Kış günü köy evinde soba olmaktı bir de Yaz günü bir ağacın gölgesinde uyumak Elma soymak gibiydi, kavun kokusu İçimdeki hastaneden taburcu olmak Sana bakmak bana hep iyi geldi Sanki saç örgüsüydün salkım söğütte Sana bakmak güzel olan her şeydi
Reklam
"Sana bakmak gölde kayık olmaktı Kış günü köy evinde soba olmaktı bir de Yaz günü bir ağacın gölgesinde uyumak Elma soymak gibiydi, kavun kokusu İçimdeki hastaneden taburcu olmak Sana bakmak bana hep iyi geldi Sanki saç örgüsüydün salkım söğütte Sana bakmak güzel olan her şeydi"
Sizler ayaklarınızı sıcak tutarsınız, Sakoski’nin iskarpinlerini giyersiniz, içi pamuk kaplı redingotlarınız vardır; başpiskoposlar gibi, kapıcısı olan evlerde birinci katta oturursunuz, yer mantarı yersiniz, ocak ayında demeti kırk franktan kuşkonmaz yersiniz, bezelye yersiniz, karnınızı tıka basa doldurursunuz, havanın soğuk olup olmadığını bilmek istediğiniz zaman da mühendis Chevalier’nin termometresi kaçı gösteriyormuş diye gazetelere bakarsınız. Bizlerse, termometre biz kendimiziz! Rıhtımda saat kulesinin köşesine gitmemize gerek yoktur soğuk kaç dereceymiş diye görmek için; kanımızın damarlarımızda donduğunu ve buzun kalbimize kadar geldiğini duyar, “Tanrı yok!” deriz. Sonra siz bizim mağaralarımıza gelir, evet mağaralarımıza gelir, bize haydut dersiniz! Ama biz sizi yiyeceğiz! Biz sizi parçalayıp yutacağız, zavallı yavrucaklar! Mösyö milyoner!
Bir genç kızın, iyi yetişmiş sayılması için, üç şeyi bilmesi lazımmış: Amerikan usulü ıstakoz, rafadan yumurta ve kuşkonmaz. Birçok kimselerin bu yemek meselelerinden bozmuştuklarını söylüyor.
Sayfa 17 - Hür YayınlarıKitabı okudu
MaşaAllah yok yok , kim bu yaa ;d
° , üfürüğe ,büyüye , düşlere , akla gelebilecek her çeşit fala inanırdı ; yarı deli ermişlere , ev perilerine , kötü rastlantılara , kem göze , kocakarı ilaçlarına , hafta başı perhizlerine , yakında dünyanın sonunun geleceğine inanırdı . Paskalya gecesi alayında taşınan mumlar sönmezse o yıl kara buğday ürünün iyi olacağını , insan gözü değerse mantarın büyümeyeceğine inanırdı ; fareden , karayılandan , kurbağadan , serçeden , sülükten , gök gürültüsünden, soğuk sudan , esintiden , atlardan , keçilerden , kızıl saçlı insanlardan ve kar kedilerden korkardı . Cırcır böceklerini , köpekleri murdar sayardı ; dana eti , güvercin , ıstakoz, peynir , kuşkonmaz , yerelması , tavşan , karpuz yemezdi . °
Sayfa 115 - Oscar YayınlarıKitabı okudu
446 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.