Michelangelo’nun David ’inin tava olduğunu söylesem “Evet, evet” diyecek. Böyle insanlar da var. Metroda yanlarında durmuşumdur veya yolda yanlarından geçmişimdir; kuşkusuz konuşmalarına kulak misafiri olduğum da oldu; varlıklarından haberim vardı. Ama gerçek olduklarına asla inanamadım. Bu denli körlük. Asla olası değil gibi.
Tek bi' duyuyla algılananın, kişide devingen, hareketli, çok sesli yankılara dönüşmesi benim için çok uç, önemli bir şey. Bunu en iyi okuyunca hissediyorum. Ve nice okunan kitabın bi' kısmı çok daha samimidir, yürür, okunanla kalmaz. Hızlı, tempolu bi' erime gibi sarar kişiyi.. bu tanımlanması zor bi' yakınlaşma, bilirsiniz.
Zaman Dışı Yaşam,
Bazı kitaplar vardır; çok incedir, okuyucuya kattığıyla sayfa sayısı şaşırtılacak derecede ters orantılıdır. Kuşkusuz ermiş o kitaplardan biri.
Birçok cümlesinde durdurup düşündüren, tekrar tekrar okuma gereksinimini duyduğum bir eser oldu.
Ermiş, öyle incedir yarım saate okuyup bitireyim diyeceğimiz bir kitap değil. Sindire sindire okumamız gereken, harikulade bir kitap.
Aşk, özgürlük, tutku, iyilik ve kötülük, yasalar, zaman, dostluk, acı, ölüm gibi hayatımızda önemli yere sahip kavramlar üzerinde düşündüren sorgulatan bir eser.
Konusu ise şöyle; On iki yıl boyunca ülkesinden ayrı kalan El Mustafa, kentine döneceği sırada Orphlase halkı tarafından durdurulur ve kendisinden hakikat istenir, doğumdan ölüme kadar olan hakikat. El Mustafa halka yirmi altı başlık altında etkileyici bir konuşma yapar.
ErmişHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202370,6bin okunma
Bazı yazarlar ödül alınca bazı jüriler istifa eder
Micheal Houellebecq bu kitabıyla Prix Novembre’ı kazandığında ödülün kurucusu istifa etmiş. Elfriede Jelinek, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığında da bir jüri istifa etmişti. Temel Parçacıklar’ı okurken iki yazarın tek ortak noktalarının bu olmadığını farkettim. Sert yargıları,içinde yaşadıkları
Öfke, hastalıklı hassasiyet, intikam alamamak, intikam arzusuyla, hırsıyla yanıp tutuşmak, her anlamıyla zehirlemek bitkin biri için bunlar hiç kuşkusuz tepki vermenin en zararlı çeşididir.
Ben sevgiden, sevinçten söz açmak istemez miyim, delice, çılgınca, içim taşa taşa, bir sevinçten söz açmak istemez miyim? Ben sevinçli adamım. Bu dünya böyle olmasa, böyle kara, karanlık olmasa, ben sevinçten taşar coşardım. Yaradılışım karanlıktan çok aydınlığa, acıdan çok sevince... Ne çare, ne çare ki sevinmek gelmiyor elimden... Dostluktan söz açmak, ne güzel. Bir dostum var. Sıcacık eli var. Sevgi dolu gözleri var. Ne güzel yalansız, salt sevgi dolu bir insan eli sıkmak. Sıcacık, sıcacık... Ben deli olurum, insanlar karanlık karanlık, kuşkulu baktıkça bana... Bütün insanlar kuşkusuz, korkusuz, çıkar düşünmeden, düşmanlık geçirmeden içlerinden baksalar birbirlerine... İnsan, ne olur biliyor musunuz, sıcacık bir bahar güneşinin bahtiyarlığında duyar kendisini... Bahar güneşinde bir sevinç içinde gerinir. İnsan bir bahar çiçeği temizliğinde olur.