Mavi Ev isimli kitabımız tamamen duygusal bir kitap. Fazla kalın olmamasına rağmen o kadar fazla şey anlatıyor ki gerçekten yaşayarak okumak lazım. Kitabımızda Sahra karakterin hayatı, yaşadıkları, aşkı anlatılmaktadır. Sahra aşık olduktan sonra tüm dünyası değişecektir. Aşık olacak, ardından aşık olduğu adam ortadan kaybolacak ve tam aşkını geri buldu derken en acı gerçeklerle karşılaşacaktır. Okumanızı tavsiye edeceğim bir kitap ancak duygusalsanız yanınızda peçete bulundurmanızı tavsiye ederim:)
Mavi EvKahraman Tazeoğlu · Yediveren Yayınları · 20231,898 okunma
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
"Artık yalnızız Kezia." dedi. "İstediğin kadar ağlayabilirsin. Ama şunu hep hatırla: Her şeyin bir nedeni vardır, bulutların ötesinde hep mavi bir gökyüzü uzanır, üzüntünün ötesinde ise her zaman neşe vardır..."
Yüzünü ufkuma tut çocuğum
Ben buradan gideceğim
Yüreğim kaldırmıyor artık bu yükü
Evler ağırlığımı taşımıyor
Yılların ağından toplayıp düşlerimi
Ömrümü bir su gibi yollara dökeceğim.
Kimseler anlamak istemeyecek biliyorum
Bunalmış bulutların bu sırasız sağanağını
Bir sen varsın güvenebileceğim
Bilen anlayan bağışlayan
Gökyüzü kadar engin
Elini
Dokunmadıkça Aşk
Valent Adm Coper seri1
Fidan Aslan
"Hadi kabul et, sen mavi gözlü bir şeytanın bal gözlü meleğisin. Kabullen işte bunu. Olamazsın Sardunyam. Değil şehir,mezar bile değişsen, artık bensiz bir Araf bile olamazsın sen. Ben meleğe kapıldım. Sen ise şeytana uydun,sevdin beni"
Valent Adm Coper, gökyüzü rengi
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun, kanatlarımız
Dokunarak uçalım.
insanlardan buz gibi soğudum,
iste yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
“Onu göreceğim! Ve o an bütün gün yapmak istediğim başka bir şey gelmiyor aklıma. Her şey, her şey bu ümitle iç içe geçiyor.”
Kitabın başlarına aşık oldummm. Werther’in insanlık, toplum, sevgi, yaşam, hüzün anlamında dile getirdikleri... Muhteşemmmm. Bu yüzdendir ki kısa bir kitap olmasına rağmen bu kitapla alakalı bir milyon alıntı paylaştım.
Mavi kelebeklerin hikayesini bilir misiniz? Mavi kelebekleri her yerde göremezsiniz. Oldukça nadir görülürler. Sabah uyandığınızda, "Bugün mavi kelebekleri görmeye gidiyorum." diyemezsiniz. Siz onları değil onlar sizi bulur.
Efsaneye göre bu kelebekler, değişim habercisidir. Olur da gündoğumunda yolunuzu bir mavi kelebek keserse, bilin ki artık hayatınız eskisi gibi olmayacaktır. Belki bambaşka biri girer hayatınıza. Belki bambaşka bir yerde uyanırsınız. Ya da ilk kez adımınızı attığınız bir yerde kendinizi hiç olmadığınız kadar huzurlu ve evinizde hissedersiniz. Kaybolurken bulunursunuz. Geldiğinizi sanarken gittiğinizi görürsünüz. Hayata başka bakarsınız mavi bir kelebek kanat çırptığında çünkü size başka bakıyordur artık hayat.
Bazen hayatı yönlendirmeye çalışmak yerine bize yazdığı çizgide yürümenin sandığımızdan daha güzel bir hayatın habercisi olabileceğini en derinine kadar hissettirebilen bir kitaptı. Kitabı sevdim ancak sanırım yazarın arada yaşadığı kopukluk nedeniyle arada başka bir kitabı okuyormuşum hissiyatı yaşamadım diyemem. Her şeye rağmen Gray Lawton ve Charlotte Fairchild'ın hikayesi içimizi ısıtmaya fazlasıyla yetecek bir tatlılığa sahip.
Arasında mavi çiçeklerin, beyaz güllerin,
Bir ölünün hissettiği o iki an kadar serin: Biri hayat gibi sonsuz, biri ölüm gibi derin, Unutulmak ebediyen o iki an arasında.
Sayfa 48 - Yapı Kredi Yayınları 2. BaskıKitabı okudu
Avcı Bilal, bir oğlun oldu, diye haberi yetiştiriyorlar.
Bilal sevinçten deliye dönmüş, silahını çıkarıp üç beş mermi sıkıyor havaya; onunla ahbap olanlar da basıyorlar mermiyi. Ardından çocuklara avuç avuç para saçıyor.
Buraya kadar iyi, ama hikâyenin bundan sonrası anlatılmak için bile çok acı. Kısa keseyim. Çocuk ölü doğuyor, anası dahi bu güç doğum üzerine can veriyor. Artık kimbilir ne sebeple. Matemin derecesini düşünebiliyor musunuz; sevinçle kederin böyle üst seviyede peş peşe gelmesini. Bilal kafayı yemesin de ne yapsın. Ana ile oğulu yan yana gömüyorlar. Bilal uzun bir süre canlı-cenaze gibi hiç konuşmadan dolaşıyor etrafta.
120 /Mavi Kuş
Kenan onu yeniden ava teşvik ediyor. Hatta kız gibi pırıl pırıl yeni bir çifte getirip hediye ediyor; bir de eşi bulunmaz cins bir köpek. Tekrar ava başlasın da derdini unutsun diye. Bilal kendini o onulmaz keder içinde kaldırıp dağa taşa atıyor, bildiğiniz Leyla-smı arayan Mecnun gibi. Fena da olmuyor hani. Tabiat tedavi edicidir; kendine geliyor biraz, konuşmaya başlıyor.
Avcılık devam ediyor mu?
İşin ilginç tarafı burada.
O yılların acar avcısı, tüfeğini bir kekliğe, bir tavşana
doğrultmaya görsün mümkünü yok tetiğe basamıyor.
Dünyanın bütün çiçeikleri, çocukları bir bir gözünün önünden gelip geçiyor. Ölen oğlu sesleniyor sanki: "Vurma baba vurma, yazıktır" diyor. Çok enterasan...
~ Ya.. Öyle.. Garip bir hal geliyor adamın üzerine. Elde tüfek, belde fişeklik geziyor ama, o gün bu gün canlı olan hiçbir şeye kurşun atmıyor. Ara sıra tüfek pas tutmasın diye taşa, kayaya sıkıyor, o kadar.
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın,
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın.
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın.
Mavi bir gökyüzümüz olsun, kanatlarımız
Dokunarak uçalım