Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ozan bir gün, evin hiç de konuksever olmayan havasına ancak bir gün dayanabilen bir çocukluk arkadaşına, "Bu sarayda gölgeler gibi yaşıyoruz," demişti. Floribert, bir zamanlar, baronesin konukları için öyküler ve güzel şiirler yazardı. Evdeki neşe dolu yaşantı bittiğinde, hiç düşünmeden orada kalmıştı, çünkü dürüst yapısı yüzünden, yaşamın zor yolları ve ekmek parasını çıkartmak, sarayın hüzünlü ve yalnız havasından daha çok ürkütüyordu onu. Şiir yazmayı çoktan bırakmıştı, ama batı rüzgârı estiğinde, akıntının ve sarı sazların ardındaki mavimsi dağların eğimini ve bulutların gittiği yolları izlerken ya da akşamları yüzyıllık parktaki ulu ağaçların hışırtısını duyduğunda, hiçbir zaman yazmayacağı, sözcükleri olmayan uzun şiirler düşünürdü. Bu şiirlerden birinin adı 'Tanrı'nın Soluğu'ydu.
Ölümün üç ay önceden başladığını biliyor muydunuz? İşte o belirtiler…  Ölüm, kaçınılmaz sondur ancak hepimizi korkutur. Sevdiklerinizi bırakıp gitmek, yapmak istediklerinizi tamamlayamamak ya da bilinmeyene doğru bir yolculuk yapmak biraz ürkütücü gelebilir. Bir anda öleceğimizi düşünürüz ama normal şartlarda bir ölüm kendini 3 ay önceden
Reklam
Daha ne desin ki!
Pencerelerin açık olduğu ılık bir gecede herhangi bir gelişmiş ülkenin herhangi bir şehrinin herhangi bir mahallesinde yürüyün, önünden geçtiğiniz her evden bir televizyon ekranından yansıyan mavimsi pırıltıları görürsünüz. Zaman makinesinden çıkmış bir kuşak öncesine mensup bir ziyaretçi buna, yani bütün insanların büyülenmişcesine gelip geçen görüntüleri saatlerce seyre dalmasına, pasif alıcılığa gömülmesine ne derdi acaba?
Sayfa 9 - 1.Basım Mart 1991Kitabı okudu
Ne yani. Bunca zaman gözlerimi kapadım da yaşamıyorum mu zannettin. Oysa öyle içten günler tecrübe ettim ki. Senin esrik bakışlarından daha da çok şeyleri gördüm. İnandım,sabrettim, tevekkülle yürüdüm. Renklerin hiç bilmediğim yanlarını keşfettim. Mesela ağaç sadece yeşil değil. Gökyüzü mavimsi duruşunun yanında nice halleri ve renkleri taşıyor bağrında. Güneş nerelerden çıkıp geliyor bir bilsen karanlık odalarımıza. Ay kaç kat peçe takıyor ihramlı duruşuyla. Bunlar ve daha nice dünya dillerini gözlerimi yumduğumda keşfettim. Toprağın yağmurla hemhal kokusunu içime çektim, huzurla belendim. Aşkın deruni duruşunda kalbimin odacıklarını temizledim. Öğrendim Gitmeli bazen gürültünün hoyratlığını terki diyar ederek. Sonra Gelmeli miss kokusunu içine çekmiş olarak sadeliğin. Yeşilin yeşilden ötesini, mavinin sarışın sülietini, kızılın mora olan aşkını anlatmaya durulmalı haziranın ılıman akşamında. Ellerin hangi mevsimin kokusunda ve hangi renkten ilham almış, gözlerinde büyüyen ilkbaharda oturalım.. ikimizde, üçümüzde, dördümüzde ve hatta hepimizde sevinebiliriz. Başımızı kaldırıp yıldızları sayalım. Deli miyiz biz yoksa ? Pınar Önalan..
Tifo hastalığı şöyle ortaya çıkar: İnsan kendinde ruhsal bir bezginlik hisseder ve bu durum gittikçe artarak nedeni belli olmayan bir umutsuzluğa dönüşür. Aynı anda vücudunda bir yorgunluk başlar ve yalnızca kaslar ve lifler değil, iç organlarının tümü işlevini yitirir. Her şeyden önce bir iştahsızlık başlar, mide hiçbir şeyi kabul etmez ve hasta
Hayatın ilk işareti, acıdır. Yaratılış'ta bir maksat varsa, buradaki, ancak işaretler çerçevesinde içeriği öğrenilebilecek olan, olup biten şeylerin kanıtlarına bakarak ise kesinlikle anlayamayacağı­ mız, gizli bir maksattır. Bu kasvetli doğal bağlamın içinde, karşımıza güzellik çıkar; bu karşılaş­ma doğası gereği ani ve önceden kestirilemezdir. Fırtına kesilir, denizin rengi griden mavimsi yeşile döner. Çığla düşen bir kayanın altında bir çiçek filizlenir. Gecekondu mahallelerinde ay doğar. Ben bağlamın kasvetliliğini vurgulamak amacıyla böyle dramatik örnekler sıralıyorum. Her gün karşılaştığımız başka örnekleri de siz düşünebilirsiniz. Fakat onunla nasıl karşılaşılırsa karşılaşılsın, güzellik her zaman istisnadır, her zaman bir şeylere rağmen güzelliktir. Bizi heyecanlandırmasının sebebi de budur.
Reklam
Yoruma bak seviyorum seni adam böyle sindire sindire...
-yaz saatinden, kış saatinden habersiz, sekiz buçuğun artık dokuz buçuk olduğunu öğrenmeye tenezzül etmeyen- mavimsi gökyüzünün büyük bir bölümü hâlâ biraz aydınlıktı.
Tifo hastalığı şöyle ortaya çıkar:
İnsan kendinde ruhsal bir bezginlik hisseder ve bu durum gittikçe artarak nedeni belli olmayan bir umutsuzluğa dönüşür. Aynı anda vücudunda bir yorgunluk başlar ve yalnızca kaslar ve lifler değil, iç or- ganlarının tümü işlevini yitirir. Her şeyden önce bir iştahsızlık başlar, mide hiçbir şeyi kabul etmez ve hasta fiziksel bir
124 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.