Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Homeros destanları salt şiir-yazın ve tarih dünyasının değil, ruhbilim çalışmalarının da vazgeçilmez başyapıtlarıdır.
Melankoli, antikçağdan beri tıbbın ve ruhbilimlerinin ötesinde pek çok trajedinin, romanın, şiirin, sanat yapıtının konusu olmuştur. Bunlardan, Albrecht Dürer'in 1514 tarihinde yaptığı, Melencolia I adlı küçük gravürün düşün ve ruhbilim dünyasında özel, ayrı bir yeri vardır. Melankolinin gizini anlamaya ve anlatmaya Dürer'in bu alegorik gravürünün vazgeçilmez katkıları olabileceğini düşünüyorum...
Reklam
Theophrast/Aristoteles'in yazdıkları "Problemata Physica"nın XXX. kitabının başındaki "Melankoli" bölümü, felsefe ve sanat tarihinde bir dönüm noktası oluşturmuştur. Melankolinin ve melankolik kişiliklerin olumlandığı bu "çağ açan" çalışmanın daha ilk cümlesinde, "Neden, ister felsefede ya da politikada ister şiir ya da sanatta olsun olağanüstü kişiliklerin hepsi melankoliktir?" diye yazılmış.
Hiçlik'in sınırlarında, onurlu var olma ve yaşama olanakları aranır. İnsan burada kendi gerçeğini, korkularını, mutluluklarını, "anlamlı başarısızlıklarını", "doğrusu olmayan yanlışlıklarını" görmenin hazzını yaşayabilir. Buradaki korku, insanı hem özbenliğine daha çok yaklaştırır ve hem de evrenselleştirir. Mikro ve makrokozmoslar bütünleşebilir. Bireysel özbenliğe özgü -son kerte özsel duygular- evrensel genel geçerlilikler kazanabilirler...
Sophokles'in trajedilerindeki görkem insanı şaşırtır.
Sokrates, Alkibiades diyaloğunda, insanlara "kendini tanı" çağrısında bulunmuş. Sophokles, Kral Oidipus trajedisinde, bu çağrıya yanıt verircesine insanın kendisini tanımaya çalışmasının ne denli büyük acılara neden olabileceğini göstermiştir.
Reklam
Yas her zaman, sevilen bir kişinin ya da onun yerine konmuş vatan, özgürlük, bir ideal vs. gibi soyut bir değerin kaybedilmesine gösterilen tepkidir. ... Normal yaşam davranışından ağır sapmaları beraberinde getirmesine rağmen, yası hastalıklı bir durum olarak görme ve tedavisi için doktora havale etmeyi hiçbir zaman düşünmememiz de çok kayda değer bir durum. Belli bir zaman sonra yasın üstesinden gelinmiş olacağına güveniyoruz ve yası kesintiye uğratmayı yararsız, hatta zararlı buluyoruz.
"İçimizde şeytan var... Can kırıkları var. Nefret var, yalanlar var... Bir yanımız bizi çoktan terk etmiş, kaçıyor... Melankoli ve hüsran var... Keşke bazı geceler hiç sabah olmasa."
Bunları yazabilen, zihni doğayla ve derin düşünceyle böylesine uyum içinde olan bir kadının öfkenin ve karamsarlığın kucağına itilmiş olması ne kadar da yazık! Onun katlanmak zorunda kaldığı o alaycı gülümsemeleri, kahkahaları, şakşakçıların yaltaklanmalarını ve profesyonel şairlerin dudak bükmelerini zihnimde canlandırınca, peki ama bütün bunların üstesinden gelmek için neler yapabilirdi, diye sordum kendime. Yazmak için kırsalda bir odaya kapanmış ve sevecen kocasına ve mükemmel evliliğine rağmen, acılar ve sonsuz endişeler içinde lime lime olmuş olmalıydı. 'Olmalıydı' diyorum, zira örneğin Leydi Winchilsea'yle ilgili gerçeklere göz atmak istediğimizde, her zaman olduğu gibi, elimizde hemen hemen hiç bilgi olmadığını görüyoruz. Ama nasıl korkunç bir melankoli içinde olduğunu ve onun pençesi altındayken neler düşündüğünü aşağıdaki dizeleri okuyunca bir nebze de olsa anlayabiliyoruz: Dizelerim yerildi ve uğraşım için Yararsız bir budalalık, küstahça bir hata dendi...
"Șey" düşlenen bir güneștir, aynı anda hem aydınlık hem de kara. "Rüyalarda sık sık çok daha keskin bir aydınlık algısı yaşandığı halde, güineşin asla görülmediğini herkes bilir."
Reklam
Narsisistik depresif kişi, bir Nesnenin değil, bir Şeyin yasını tutar.
Melankoli aynı zamanda başkalarına karşı beslenilen bir öfke ve suçlamadır.
Ufukta alçakta asılı kalan kış güneşi pencereden içeri girdiğinde oda kırmızı ve sarı renge boyanır. Sarı ahşap duvarlar ateşe döner koyu kahverengi masa örtüsü kana. Işık ve renkler hançer misali keser ok gibi deler ruhumu ve bedenimi kanım akar marazi. Melankoli. Marazi kanda hız eksikliği. Odamı işgal etmiş korkunç yaratıktan kaçmak için dışarı fırladım -temiz havaya.
Sayfa 187
İçimizde şeytan var... Can kırıkları var. Nefret var, yalanlar var... Bir yanımız bizi çoktan terk etmiş, kaçıyor... Melankoli ve hüsran var... Keşke bazı geceler hiç sabah olmasa.
Fiziksel acı değildi ama sonradan fiziksel bir sancıya da yol açtı. Kalbim çelik bir mengeneye sıkışmış gibiydi.
Sayfa 48 - YKY / Çev. Meryem Mine ÇilingiroğluKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.