Güzel yalandır aşk - söylendiği yere yapışır çıkmaz
Boş geçen derssem eğer sana ben
Kimsenin bilmediği bir lisanla kararır gökyüzü
Kimsenin bilmediği bir çukurdur artık ağzın
Ağzını açsan içine çocuklar düşecektir
Sen hangi harfi tutuyorsun
Mesela sana bir A versem, ondan bana bir cümle kurar mısın
Aşk da memleket meselesi
727.jpg){kind=small}
Hâlâ içimizde o Şeyh Saidlerden var ama Atatürk'ümüz yok :(
Musul meselesi İngiltere ile aramızda bir hayli mücadeleye, diplomatik alanda çekişmelere sebep olmuştur. Fakat İngiltere Birinci Cihan Savaşı'ndan çok yorgun çıktığı için ne İngiltere halkı, ve ne de dominyonlardaki, müstemlekelerindeki insanlar, yeni bir harbi arzu etmiyorlardı. Türkiye de bu meselede ağır bastıkça İngiltere bu meseleyi kendi lehine halletme çareleri aradı. Ve Türkiye'de meşhur Şeyh Sait isyanı patlak verdi. Daima karşılaşılan durumlardan birisi budur. Bir devlet, diğer bir devletin meşru, haklı isteğinin karşısına çeşitli yollarla dikilir. Bunlardan en müessir, en kestirme netice veren yol, o memleket içinde, kendi halkı içinde ayrılık, fesat, isyan, karışıklık çıkarmak yoludur.
Tayyip Erdoğan “ister kabul edilsin, ister edilmesin” diyerek, kendi kendine rejimi değiştirip, kendi kendini başkan ilan edince… Van, Hakkari ve Şırnak şehirleri de “ister kabul edilsin, ister edilmesin” diyerek, kendi kendilerine rejimi değiştirip, özerklik ilan etti.
Kastamonulular bizim başımız kel mi dedi, derebeylik ilan etti. Kütahya,
memleket meselesi...
Kuva-yı Milliye kıtaları, bin atlı akıncıların torunları! Galatasaraylı gençler, sultanî ve Erzurum Dadaş çeteleri, Çerkezler, Kafkasyalılar, Uşak taburları ile hapishanelerden elenmiş mahkûmlar. Gençleri, orta yaşlıları, hatta yaşlılar var içlerinde. Birbirine uzak yanan ocakların çocukları hepsi de. Onları bir araya getiren, yalnız ve yalnız memleket aşkıdır. Edirne'yi tekrar imparatorluğa iade etme ülküsüdür. Yiğit adamlardır. Bin atlı akıncıların torunları şahlanıp, ileri atılıyorlar...
Sayfa 38Kitabı okuyor
Atatürk anıları-9: Benim de gözlerim doldu...
"Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum! Görüyorsun ya, gittiğimiz her yerde mütemadiyen dert, şikâyet dinliyoruz... Her taraf derin bir yokluk, maddî, manevî bir perişanlık içinde... Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz; Memleketin hakikî durumu bu işte!... Bunda bizim bir günahımız yoktur; uzun yıllar hatta asırlarca
Bizimkisi küçük bir
Memleket meselesi.
Benim derdim,
Güzel gözlü dağlarımla.
Kar yağmış dağlarıma,
Zemheriye tutulmuş,
İncinmiş sert kayaları!
Baharı görmüş memlekete kaçtım,
Kışından kaçtım affola.
Amma velakin
Yüreğimi bıraktım kışına,
Yol olsun akışına,
Eşlik olsun her dokunuşuna.
Sessiz ol memleketim, sessiz
Başka derdin olmasın dağına!
💛'
Fenelon akademinin, her biri devrinin en yüksek birer ilim ve irfan sahibi olan, azası yeni yeni kelime ve terim imal ederek bunları ilmi ve edebî eserlerinde yaymak, sevdirip beğendirmek suretiyle memleket dilinin tekâmülüne, yenileşip zenginleşmesine hizmet edemezler, demiyor. Der mi ve denilebilir mi? Dillerin gelişip güzelleşmesinde şair, edib, âlim ve filozofların başta gelen rolü inkâr edilebilir mi? yalnız Fenelon, akademi bu sıfatla, resmî veya vakıf bir teşekkül olması itibarıyla, kelime ve terim icât ederek herkesi bunları kullanmağa mecbur edemez; yani icât ettikleri terimleri ilgili makamlara sunarak kanun ve mektep kitabı haline koyamaz, demek istiyor.
Sayfa 30Kitabı okudu
Tekrar ediyor ve dünya bilginlerini şahit tutuyorum: Dil işi, bir hükümet ve politika işi ve bir kanun mevzuu değildir. Memleket teşri heyetinin tek taraflı bir görüşle ve hedefi belli olmayan bir politikanın sözcülüğünü yaparak, millet dilini değiştirmeye hakkı yoktur.
Sayfa 35Kitabı okudu