Nietzsche için ise İsa ne bir dâhi, ne bir kahraman, ne de "mükemmel bir idealisttir". Ona göre "burada bir psikoloğun titizliği ile çok farklı bir kelime kullanılmalıdır: Budala."
Güçer hiç düşünmeden ve tüm kalbiyle "Ben buradayım," dedi. "Belki süper güçleri olan bir kahraman değilim, ama seni korumak için her şeyi yaparım."
Zeynep kalp atışlarını kendi göğüs kafesinde hissettiği adamın yüzüne bakmak için kaldırdı. "Senin süper güçlere ihtiyacın yok."
️
Şermin Yaşar kalemiyle unutulmuş,dikkat etmediğimiz,bir yerlerde sessiz sedasız ve kalbi bir şeylere kırılmış sıradan insanların hayatına dokunmuş.
Yazar okuyucuyu büyüleyerek etkisi altına almayı çok iyi başarmış. Bu özelliği, 3 çocuk annesi olması ve yaşamında kattığı deneyimlemeler sonucu sahip olduğu çok açık.
Kısa kısa bir sürü hikayeler yer alıyor kitapta fakat okudukça uzun uzun hisler uyandırıyor. Bir Muazzez ancak böyle sevilebilir,intihar eden bir bakkalcının veresiye defteri ancak bu kadar duygu yüklü aktarılabilir ve Betül’ü ölen bir anne ancak bu kadar acılı bir depresyon süreci olabilirdi. Kalemi sıcacık,hisleri derin,üslubu yalın harika bir öykü dizisi olmuş.
Kitaptaki her bir kahraman kendilerine özel dünyalarında hepsi de ayrı birer başrol,hepimizin kendi hayatlarımızdaki başrol olduğu gibi. Bu başroller oldukça tanıdık,bizden kesitler. Bazısı hep dua okuyan bir Hacıanne bazıları çok yemek yiyen yan komşu Meral teyze bazıları ise oğlundan şikayetçi bir Sabit abi. Her biri bizim yaşamımızın bizim kültürümüzün içindeki tanıdık isim ve yaşamlar.
“Bedava malı paylaşırken herkes acele ediyordu,hakkı olmayanı alırken daha telaşlı oluyordu insanlar.” Basit ve sıradan gelen bu davranışı çoğumuz farketmiştir ama cümleye dökülme şekli daha da anlam katıyor eylemlere. Şermin Yaşar da sessiz hareketlerin sesi farkedilmeyenlerin farkındalığı olmuş.
Severek okuduğum bir kitap oldu ve severek de tavsiye ediyorum ️
Kitap, kalabalıklar içinde yalnızlaşan bireyin hikayesini sembol karakterler ve tiplemeler üzerinden ele alıyor. Peyami Safa romanlarında bireyin iç dünyasının ayrıntılı tahlillerine yer veriyor. Bu romanında bireylerin ayrıntılı ruh tahlillerini ön plana çıkarıyor. Yazar romanlarında seçtiği bir kahraman üzerinden kendi iç dünyasını ve fikirlerini dile getiriyor. Bu romanda da aslında Samim tiplemesinde yazarı görüyoruz.
Samim tiplemesi yaşadığı çevreye yabancılaşmış ve zihninde yeni bir dünya (Simerenya) yaratıyor. Bu yeni dünyanın özelliklerinin betimlemesi romanda ayrıntılı bir şekilde yapılıyor. Meral karakteri üzerinden özgürlük ve ahlak ikilemini okuruna sunuyor yazar. Kitap boyunca maneviyat ve maddiyat çatışması sürekli göze batıyor. Üslubu her ne kadar akıcı olsa da Osmanlıca kelimelerin çokluğu üslubu biraz ağırlaştırıyor. Ama yazarın oluşturduğu muazzam kurmaca örüntüsü okuru romana bağlıyor.
Peyami Safa romanlarında her okur kendinden bir dünya bulur. Hayatın içinden tam da ortasından oluşur romanları. Okura birçok şeyi sorgulatarak verimli bir okuma sahası sağlar.
İyi okumalar dilerim.
S. Zweig kitapları arasında beni en şaşırtan, psikolojik tahlillerin zirvede olduğu Freudyen bir öykü Leporella. Ana kahraman Leporella'nın dönüşüm hikayesi de diyebiliriz. Önceleri kırsalda (aslında bir hayvandan farksız) yaşayan Leporella, zengin bir ailenin yanında (Baron) işe başlayacak ve sonra o saf, hayata karşı ilk deneyimlerini yaşayan Leporella bambaşka bir kadın olacaktır. Acı , ihtiras, öfke, rekabet, hınç.. Ama en önemlisi psikolojinin insan üzerindeki yaptırım gücü. Zweig'in bu öyküden sonra bence yazar olduğu kadar da iyi psikolog dedirten kitap. Kesinlikle okunmalı.
Babaannem derdi ki:
"Dert gramla girer, okkayla çıkar kızım...
Ucuz etin yahnisiyle beslenme...
Sırf dost kazanacağım diye
karşındakinin senin gibi olduğuna heveslenme...
İyiliğin önce kendine yetsin...
Ey her şeyi ben bilirim diyene ettiğin iyilik,
sen aslında kendi başına dertsin...
Sayılı nefesini, layık olana tüket...
Kendini dev aynasında görenler
sana ne kahraman diyecekler
ne de karşılıksız, mert...
Yorgunluğun kendi ömrüne güzel bir nakışsa, ne âlâ...
Yoksa yüreciğinin sızılarını tefe koy
yarınlarında nasıl halay çektiklerini
otur da seyret..."
MERAL DEMİRl
Birçok ilimizde meydana gelen deprem felaketinde yaralanan vatandaşlarımızdan; Mersin Şehir Hastanesine getirilen;
1- Selma ALEV (Hatay) 50 yaş, sol kol kesilebilir, HT VAR.
2- Gönül KARTAL (Hatay) 47 yaş, boyunda ağrı, ht yok.
3- Zeynep YÜKSEK (K.Maraş) 75 yaş, sağ ayak kırık, ht yok.
4- İsa ÇULHACI (Hatay) 51 yaş, göğüs ağrısı, ht yok.
5- Sevgi
Herkese merhabaaa
Okuduğum ilk biyografik kitap. Bu dört kahraman kadının hayatlarını çizimlerle öyle güzel bir şekilde anlatmışlar ki! Çok güzel! Çoook güzel. Çizimleri ayrı güzel... Onların mücadelesi ayrı bir güzel. Kitabı okurken film izler gibi olmak da ayrı güzel. Böyle olması, insanı sıkmadan, bunaltmadan anlatıyor onların hayatlarını. Çok tavsiye ederim...
Yalnızız
Türk klasiklerinden muhteşem bir eser. Nerden başlasam nasıl anlatsam bilemedim. Öyle harika bir kitap ki niye bu kadar geç okudum diye çokça pişman olduğum bir eser. Günümüz Türkçesine göre ağır bir dili olmasına rağmen akıcılığıyla kısa sürede kendini okutabiliyor.
Yalnızlık, melankoli, dram, muhteşem ruh tahlilleri, Doğu-batı çatışması, madde ruh analizi, bireysellik, toplumsallık, ahlak... O kadar güzel işlenmiş ki bu temalar hayran kalmamak elde değil.
Üç kısımdan oluşan kitapta baş kahraman Samim Bey’dir. İlk bölümde Samim ve ailesi etrafında gelişen olaylar, sonraki bölümlerde diğer karakterlerin de katılmasıyla muhteşem bir şekilde ilerler kitap.
Samim Bey’in Simeranyası; Mefharet Hanımın şüpheciliği, evhamları; Besim’in umursamaz halleri; Selmin’in intikam arzusu; Meral ve Feriha’nın Paris aşkı...
Ve sürpriz sonlu bir kitap daha...
Okurken hayran kalacağınız ve bir sonraki kitabını merakla okumayı bekleyeceğiniz muhteşem bir eser. Sizlerin de en kısa sürede okunması gerekenler arasına alacağınız bir kitap.
Okuyun, okutun....
soğuklar altında ceset diye uzanmış toprağın
köklerce darbelenmesindeki naifliği bilebilir mi kış
Hung Lui kadınları bağrına basıyor yaşamı,
idamını bekleyen ölümü ağaca astı Hayv Kahraman
· Asya ( Pop’un romantik kraliçesi )
· Aydan Şener ( Çalıkuşu’dan beri en hanımefendi kişi )
· Beren Saat ( Güzel fotomodel ve dizi oyuncusu )
· Burcu Çetinkaya ( Türkiye’nin en iyi bayan Rallicisi )
· Burcu Kara ( Güzelliğine hayran olunası kişi )
· Demet Tuncer ( Çocuklar Duymasın’ın amerikalı Patronu )
· Ebru Akel ( Sunucu modacı oyuncu
Babaannem derdi ki:
Dert gamla girer, olmayla çıkar kızım..
Ucuz etin yahnisiyle beslenme...
Sırf dost kazanacağım diye karşındakinin senin gibi olduğuna heveslenme...
Iyiligin önce kendine yetsin...
Ey her şeyi ben bilirim diyene ettiğin iyilik, sen aslında kendi başına dertsin...
Sayılı nefesini layık olana tüket...
Kendini dev aynasında görenler sana ne kahraman diyecekler ne de karşılıksız mert...
Yorgunluğun kendi ömrüne güzel bir nakışsa ne âlâ...
Yoksa yureciginin sızılarını tefe koy yarınlarında nasıl halay çektiklerini otur da seyret...
Sarsılmaz bir iradeye sahip dört kahraman…
Dört direniş örneği…
İkinci Dünya Savaşı yıllarında en zor şartlar altında mücadeleyi bırakmayan dört kadın direnişçinin gerçek hayat öyküsüdür. Amy Johnson, Sophie Scholl, Bertie Albrecht ve Mila Racine, bu dört kadının her biri doğruları uğruna kahramanca mücadele ederken hayata çok genç yaşta veda etmişlerdir.
Renan’ın düşündüğü gibi devrimci bir kahraman olduğu için değil, karşı koyamadığı için ölür. Renan’ın gözlemlediği gibi sevgi dolu olduğu için değil, öfkelenemediği veya öç alamadığı için sever ve sıkıntı çeker.