Öykü kitabı ve içindeki karakterler o kadar bizden ki. İlk sayfadan son sayfaya muazzam bir keyifle okudum. Su gibi akıyor. Yazarın gözlemleri öyle altı dolu ki. Gerçeklik hakim. Sanki bir komşumuzu, akrabamızı, ruhumuzundan bir parçayı detaylandırmış gibi paragraflarda. Beklentim bu noktada değildi açıkçası. Fevkalade olmuş.
Bahtiyar Gül eğitimci bir kalem belli ediyor kendini. Bir kaç kısımda çok dikkatimi çekti. Çocukların dünyasına oldukça hakim. Karakterlerden Mustafa'yı, Fötr şapkalı amcayı, Ekrem'i ve duvar ustası Vahap amcayı çok sevdim. Tereddütsüz alınıp okunur.
Kalbimde mezar; gülleri solmuş
Sade diken
Yalın acı
Batıyor, her “âh” çektikçe
Mezar; bir heyula, tutsak bir ruh
İsimsiz, cesetsiz
Zulmetten nur doğar mı?
Cehennemde gül yetişir mi?
" Neden diyorum, nasıl diyorlar
Gönül diyorum, akıl diyorlar... "
Yukarıdaki dizelerin muhteşem şairi Ümit Yaşar OĞUZCAN. Dörtlüklerinde aşk, özlem, ayrılık konuları ve büyük oğlu Vedat'ın ölümü üzerinde durmuştur.
Hatta kitabın içerisinde oğlu Vedat'a yazılan bir kaç dörtlükten birini görebilirsiniz... (Syf.146)
* - Oğlum Vedat'ın mezar taşına - *
KİM GEÇSE YANIMDAN SORARIM NERDE VEDAT
Kim geçse yanımdan sorarım - Nerde Vedat
Anlat ne olur hangi uzak yerde Vedat
Bir gül fidanıyken daha dün, bak şimdi
Kabrinde açan kırmızı güllerle Vedat.
Şairin okuduğum ilk şiir kitabı ve çok beğendim. Şiirlerindeki hüznü, duyguyu... hissettim. Şairi merak eden ya da yeni bir şiir kitabı olarak arayışta iseniz tavsiye ederim...
Keyifli okumalar.
Biz cenneti de gördük cehennemi de...
Daha dün gibi aklımda çocukluğum.
Yediğimiz ekmek de içtiğimiz su da tertemizdi.
Havada gül kokusu vardı o zamanlar.
Ne zaman ki bizi terk etti peygamberleri
başka olsa da o güzel insanlar...
Ne zaman ki çocuklar süngülendi ve ben
kör olası gözlerimle gördüm,
Ne zaman ki sürüldük o Diyar-ı Jar ülkesinden
dilini bilmediğim bu yaban ellere...
İşte o zaman başladı bizim için cehennem.
Şimdi bu yanası İstanbul’da beton duvarlar arasında
kimse duymaz sesimi.
Bazen çıkıyorum şu Kartal’ın tepesine,
Ay’la konuşuyorum.
Ne yapayım ki?
Soruyorum ona:
Ey Asme! Nereye gidiyor bu dünya?
(1938’de 14 yaşında Dersim’den Elazığ’a bir yatılı okula götürülen, 1997’de hayatını kaybeden Dünya Ana’nın mezar taşındaki sözler.)
Sayfa 108 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İlknur Bektaş'ın Kara Fatma adıyla yayınlanmış olduğu bu eser, sadece Erzurum'u değil, gerek İzmitte, İzmir'de ve Ülke'nin birçok köşesinde mücadele ettiği toprakları Aydınlığa ulaştıran bir annenin hikayesidir. Eşiyle birlikte düşmana karşı savaşan Fatma Seher, iki oğlunu vatan uğruna feda etmiştir. Ve kadın oluşuyla onu geri planda tutmak
Sürgün
nicedir seyduna'nın dağlarında kuşlar yerine
kurşunlar kanat çırpardı.
kurşun, kendi çığlığına uyanır,
kendinden utanırdı bu coğrafyada,
ki hiç sevmedi sesini, ismini...
ölüm arayan, ışığında oturur ağlardı.
ne zaman çığlık kopsa, bilirdi,
ardı derin susku kuyusu olurdu,
bir yaprakta olsun solumazdı hayat.
şehirleri birbirine
Noktalama İşaretleri
Nokta ( . )
1. Cümlenin sonuna konur: Türk Dil Kurumu, 1932 yılında kurulmuştur.
Saatler geçtikçe yollara daha mahzun bir ıssızlık çöküyordu. (Reşat Nuri Güntekin)
2. Bazı kısaltmaların sonuna konur: Alb. (albay), Dr. (doktor), Yrd. Doç. (yardımcı doçent), Prof. (profesör), Cad. (cadde), Sok. (sokak), s. (sayfa),