Molla Câmî (r.aleyh) :
"Gönül al; (çünkü gönül almak) hacc-ı ekberdir. Bir gönül, binlerce Kâbe'den daha iyidir. Kâbe, Âzeroğlu İbrahim'in yaptığı binadır. Gönül ise, Celîl ve Ekber olan Allâh'ın nazargâhıdır."
Ali Kuşçu:
"Molla Câmî ile karşılaştıktan sonra, ondaki bilgilerin normal yol ile elde edilen bilgilerden olmadığını ve bunların Allah Teâlâ'nın ona bir ihsanı olduğunu anladım."
İnsan hayatının kıskaçlar, çelişkiler arasında sürüp gittiğini Molla Cami, şu güzel sözleriyle ifade etmektedir:
"Her kim çalışmakla canana kavuşabileceğini zannederse boş yere emek çekmiş ve her kim çalışmadan onu bulabileceğini tasavvur ederse arzu yollarını ölçmüş olur.
Hiç kimse zahmet ve emekle vuslat hazinesine kavuşamadı.
Yine ne gariptir ki, hiç kimse de emeksiz o hazineyi bulamadı.
Sahrada koşan herkes yaban eşeğini avlayamadı.
Fakat bu avı, koşanlardan başka da kimse yakalayamadı.
Yıldırım Bayezid Han, âlimlerin sohbetlerinde bulunur, devlet meselelerini onlarla istişare ederdi. Allahu Teâla'nın emir ve yasak- larını bildiren sözleri canla başla kabul ederdi.
Bir gün padişahın mahkemede şahitlik etmesi gerekiyordu. Mahkemede herkes gibi o da ellerini önünde bağlayarak ayakta bekledi. Devrin Bursa kadısı Molla Şemseddin Fenari dik dik pa- dişahı süzdükten sonra şu hükmü verdi:
“Senin şahitliğin geçersizdir. Zira sen namazını cemaatle kılmıyorsun. Elinde imkân olduğu hâlde namazlarını cemaatle kılmayan biri yalancı şahitlik edebilir demektir."
Bu itham karşısında herkes Yıldırım Bayezid'in hiddetlenmesini bekliyordu. Fakat o boynunu büküp mahkemeyi terk etti. Bu hadiseden sonra sarayının yanı başına bir cami yaptırdı ve namazlarını cemaatle kılmaya başladı.
Yiğitliğin iki şartı vardır. Bana iyi kulak ver, doğrusunu dinle.
Birincisi, her dakika yüzlerce eksiğini gördüğün arkadaşlarının suçlarını bağışlamaktır.
İkincisi, sonradan pişman olacağın, özür dilemek zorunda kalacağın bir işi yapmamaktır…