Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

merve ergün

Japonya, dinini, imparator kültünü, ruh yapısını ve toplum duygusunu yitirmeden bir hamlede teknik ve ekonomik yönden Batıya erişmiştir. Japon olayı üzerinde İslâm uygarlığının diriliş savaşçıları durup düşünmek zorundadırlar.
Reklam
Bir tarih ve kader ironisidir ki, Avrupa'nın, kendi düşüncelerinin, hayat tarzının ve devrimlerinin köklü bunalımına ve çıkmazına düştüğü bir dönemde, bütün dünya ülkeleri bu ruhî trajediden habersiz, mutlu bir batı prototipi gerçekleştirebileceğini umuyor. Hepsini de bu aldanışa sürükleyen, sosyalizm-liberalizm, kapitalizm-komünizm ikilemidir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Evet, ümitvar olunuz; şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sadâ, İslâm'ın sadâsı olacaktır!
Şu dünyadaki bütün olayları dikkatle izlersen huzurun kaçar. Olup bitenleri derinlemesine düşündüğünde, bu dünyadaki her şeyin geçici olduğu, değişmez tek hakikatin sadece âhirete yönelik çabada bulunduğu sonucuna varırsın.
Reklam
İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.
İslâm nizamı, kâinatta olan ve olacak her şeyi bilen, insanların durumlarını, onların muhtaç oldukları her şeyi, onlar için uygun olan şeyleri, onlara faydalı ve zararlı olan şeyleri, onları mutlu veya mutsuz kılan her şeyi bilen Allah'ın (c.c) nizamıdır. Bundan dolayı İslâm, insan hayatını ilgilendiren kişisel ve toplumsal ihtiyaçlarını, kanun yapma ve yönetme, iç ve dış konularla alakalı diğer bütün ihtiyaçlarını karşılayabilir.
Senin hayatın ve ömrün, âyinedir. Senin dünyanın direği ve âyinesi ve merkezi, senin ömrün ve hayatındır. Her dakikada o hane ve şehir ve bahçenin ölmesi mümkün ve harap olması muhtemel olduğundan, her dakika senin başına yıkılacak ve senin kıyametin kopacak bir vaziyettedir. Madem öyledir; sen, bu hayatına ve dünyana, çekemedikleri ve kaldıramadıkları yükleri yükletme!..
Ey insan, hiç mümkün müdür ki: Sana bu simayı veren ve o simada böyle bir sikke-i rahmeti ve bir hâtem-i ehadiyeti vaz'eden zat, seni başı boş bıraksın, sana ehemmiyet vermesin, senin harekâtına dikkat etmesin, sana müteveccih olan bütün kâinatı abes yapsın, hilkat şeceresini meyvesi çürük, bozuk, ehemmiyetsiz bir ağaç yapsın? Hem hiçbir cihetle şüphe kabul etmeyen ve hiçbir vechile noksaniyeti olmayan, güneş gibi zâhir olan rahmetini ve ziya gibi görünen hikmetini inkâr ettirsin. Hâşâ! Ey insan! Bil ki o rahmetin arşına yetişmek için bir mi'rac var. O mi'rac ise Bismillahirrahmanirrahîm'dir. Ve bu mi'rac ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlamak istersen, Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan'ın yüz on dört surelerinin başlarına ve hem bütün mübarek kitapların iptidalarına ve umum mübarek işlerin mebdelerine bak. Ve Besmele'nin azamet-i kadrine en kat'î bir hüccet şudur ki İmam-ı Şafiî (ra) gibi çok büyük müçtehidler demişler: "Besmele tek bir âyet olduğu halde, Kur'an'da yüz on dört defa nâzil olmuştur."
Dindarlığı var kılan şey, bizatihi insanın kendi nefsini ve edimlerini sürekli bir sorgulamaya tâbi tutabilmesi, korku ve ümit arasında yaşadığı sürgit gerilimdir. Dünyanın gelip geçici olduğunu, maddi olan her şeyin zevale doğru yol aldığını, hâsılı kelam, faniliği ruhunun en ücra hücrelerinde hissetmeyen bir insan, kendisini nasıl dindar olarak tanımlayabilir? Güzelliği baş tacı etmeyen, insan ilişkilerinde ve kâinatta her dem güzelliğin peşi sıra koşmayan, hayatı bir huşu ve haşyet duygusuyla taçlandırmayan kişi, bize dindarlığın alameti olarak neyi gösterebilir?
Reklam
Kur'ân, 2:115
Tanrı, Hüsn-ü Mutlak'tır, mutlak güzel. Güzellik karşısında duyduğumuz hayranlık, bizi Güzeller Güzeli'ne yaklaştırır. Bütün güzellikler O'nun güzelliğinin tecellisidir. Güzeller ve güzellikte ezel âleminin hatırası vardır. "Nereye dönerseniz dönün, orada O'nun yüzü, O'nun güzelliği var."
İnsan ibret almaz mı ki, her fânî varlığın tâzelik ve zindeliği zaman değirmeninde dâimî bir sûrette öğütülmektedir. Âhiretten habersiz yaşanan bir dünyâda nefsânî hayâtı besleyen iltifatları kalıcı, dünyâ oyuncaklarını da sâhici zannetmek, ebedî istikbâl adına ne korkunç bir aldanıştır!.. İmâm Şâfiî Hazretleri'nin ifâdesiyle: "Kervanların, yolculuk esnâsında ev inşâ etmeleri akıl kârı mıdır?"
Geçen ömrün değerlendirilmeden boşa geçmişken ecelin çok uzun süre sonra sana geleceğini nereden biliyorsun? Oysa nice genç var ki ölüm ona erken yaşta geldi ve yine nice yaşlılar var ki iyice pir-i fani olana kadar yaşlandılar.
İslâm'ı kavramak derken, belki her şeyden önce onun bir zihin fantezisi değil, yaşanabilir bir hayat tarzı olduğunu anlamak gerekiyor. İslam'ı yaşama çabasının bulunmadığı bir yerde, ona lâyık olunmayacağı ve İslâm'ın daima ütopya olarak algılanacağı, söylenmeden de bilinebilecek bir gerçeklik olmalıdır.
O'nun (sas) hayatını kendisine en temel ölçü olarak belirleyen bir Müslüman, yaşadığı zaman ne olursa olsun, yaşadığı zemin hangi şartlarla çevrili olursa olsun, siyerin sayfaları içerisinde dertlerine derman olabilecek çözüm yollarını bulabilecek, hiçbir sorunu sorun olarak kalmayacaktır. Yeter ki bu gözle okunsun! Bir tarih kitabı okur gibi değil, hayat rehberimizin bize söylediği ilkeleri tespit amacı ile okusun.
68 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.