"Bazen çekip gitmeyi düşünüyorum."
"Nereye?"
"Unutmanın kolay olacağı bir yere.”
Herkese merhaba️ Yürek burkan bir kitabın yorumuyla geldim. Okumadan önce çok güzel yorumlar görmüştüm kitapla ilgili, beklentim de yüksekti ve beklentimi fazlasıyla karşıladı.
Daha önce Khaled Hosseini’den Uçurtma Avcısı kitabını okumuştum. Bin Muhteşem Güneş’te de Uçurtma Avcısı’nda olduğu gibi savaşın yıkıcı etkilerini görüyoruz.
Afganistan’da 1980-2001 yılları arasında yaşanan hem iç hem dış karışıklıklar, özellikle kadınlara koyulan kurallar, kadınların bir hiç olarak görülmesi, savaşta masum insanların, çocukların ölmesi ailelerin dağılması, yazar o dönemin koşullarını ustalıkla anlatmış.
Gelelim ana karakterlerimize; Meryem ve Leyla. Kitap Meryem’in çoçukluğuyla başlayıp, ikinci kısımda Leyla’nın çocukluğuyla devam ediyor. Bu iki kadın nasıl bir araya gelecek derken kader onları hiç tahmin etmediğimiz bir şekilde buluşturuyor.
Meryem ve Leyla bize anneliği, dostluğu, aşkı, kadın dayanışmasını ve mücadeleyi en güzel şekilde gösteriyor. Kitabı okurken bende onlarla güldüm onlarda üzüldüm.
Bin Muhteşem Güneş pek çok konuya değinen insanın kalbine dokunan bir kitap. Akıcılığıyla ve sade diliyle de kolayca okunabilecek bir kitap, kesinlikle öneririm
Son olarakta özellikle o dönemde ki Afganistan’daki kadınlara yapılan muameleyi en iyi özetleyen cümle:
“Bunu öğren, kafana iyice sok, kızım,” dedi Nana.
“Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma, Meryem.”