Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Huzurlu günleriniz olsun... Bugün sizlere; yazar @bcherryauthor yazmış olduğu, @martiyayinlari bünyesinde çıkan "İkimizin Yıkımı" kitabının yorumu ile geldim...
Hazel Stone, Ian Parker farklı düşünse de olduğu hayattan hiç hazetmiyordu... Lakin annesi üvey babasına aşıktı ve annesi hamileydi... Uyuşturucu satıcısı olan üvey babası evden
Kitabın ilk yarısı o kadar iyiydi ki. Çok güzel ve karanlık bir havası var kitabın. Maskeli yaralı mafya karakterin ve onun maskeli adamları, yer altı tünelleri ve adamın yani Sol'un Fransız Mahallesi'nin hayaleti olması... Adama yaraları ve maskesi yüzünden karanlıklarda dolaşması nedeniyle hayalet deniyor. Bilin bakalım kim için çok sevdiği karanlığı arkasında bırakıyor? Scarlett Day yani adamın ilham perisi... Adam da kadının müzik şeytanı. Sürekli kadına mektuplar yolluyor. Bu kitapta onu dokunursan seni öldürürüm vibe ve sahneleri var. Buna bayılıyorum bunu kabul edeyim önce. Sol, kadının koruyucusu rolünü üstleniyor ve her zaman yanında oluyor. Bu arada Scarlett Day bipolar rahatsızlığına sahip ve tetiklendiği zaman ataklar geçiriyor ve o sırada Sol'un gelip şarkı söyleyerek kızı sakinleştirmesi... Kitap genel olarak çok güzeldi sadece sonlara doğru çok hızlı geçti ilk yarısına bayıldım ama ikinci yarısında daha yavaş okudum daha güzel sahnelerle süslenebilirdi. Ama kesinlikle tavsiye ederim. Sadece tetikleyici unsurlara dikkat edin ve çokça baharatlı sahneler bulunuyor.
4/5
şu iki-üç satırlık olan küçük incelememe, kitaptaki sahnelerden birini (öznel olarak belirtmem gerekirse sanırım en çok beğendiğim sahneydi) kendi anlatımımla, az çok demeden yeniden tasvirleyerek anlatmakla başlamak istiyorum.
kırmızı renginin en güzel hâline sadece bakakalmakla yetinemeyen, üzerine bir de etkisi altına giren saten kumaşla
İçinde Yaşanmaz Bir Dünyada Yaşıyorum!
Biz Sabahattin Ali’yi daha çok öykü ve romanlarıyla tanırız. Ama o edebiyata şiirleriyle giriş yapmıştır. Yazdığı bir şiirle de kendini parmaklıklar ardında bulur. Atatürk’ün adının geçmemesiyle birlikte “Memleketten Haber” şiiriyle Cumhurbaşkanı’na ima yoluyla hakaretten bir yıla hüküm giyer. Cumhuriyet’in onuncu yılı dolayısıyla çıkarılan afla
Operadaki Hayalet
Kitaba ilk başlarda odaklanmakta zorlandığımı söylemeliyim çünkü iki isimli karakterlerin olması ve yazarın bazen ilk isimleriyle bazen ikinci isimleriyle bahsediyor olması, ayrıca da çok fazla karakter olması kafa karışıklığı yarattı. Buna ancak 200’lü sayfalardan sonra alışabildim. Onun dışında son 100 sayfasını çok beğendim. O.H’nin tasarladığı o bina, göl evi ve işkence odası zamanının ötesinde bir hayal gücü ile beni çok etkiledi. Sadece bir aşk romanı diyip geçmek olmaz çünkü ne O.H’nin Christane Dae’ye olan aşkının tamamlanabildiğini gördük ne de Mösyö Chagny’nin.
SPOILER
Yüzündeki çirkinlik ile doğduğu andan itibaren anne ve babasını bile iğrendiren o yüze sahip olan Erik, vakit kaybetmeden Afganistan’a kaçarak illüzyonist oluyor ve sarayları, binaları muhteşem şekilde inşa etmeye başlıyor. Üstelik tek yeteneği bu değil ve büyüleyici bir sese de sahip. Afganistan’da sarayı tamamladığında Şah onun öldürülmesi emrini buyuruyor çünkü gizli bölmelerinin bilinmesini ve yayılmasını istemiyor. Erik’e o dönem yardım eden Acem ise bu görevi üstleniyor ancak Erik’i ölmüş göstererek kaçıyorlar. İstanbul’a oradan da Paris’e kadar süren yolculuktan sonra Erik Opera Binasının inşaasında yer alarak kendisine bir göl evi tasarlıyor ve o muhteşem bina oluşuyor. Maskesinin altında yıllarca burada Christane Dae’ye aşık olarak bir hayalet gibi yaşayan Erik, kızın müzik perisi oluyor. Son olarak bize ise Mösyö Chagny ve Christine’in aşkının Erik’in evini buldukları geceden sonra yaşamaya devam ettiğini ummak düşüyor.
#hayaletmüzik 10 yazardan 10 dehşet öyküsü var içinde. Yazarların çoğu ülkede çıkan diğer korku derlemelerine katıldıklarından, isimleri tanıdık gelmese de aslında sürekli okuduğum yazarlarmış. Bir Mehmet Berk yaltırık ve Özlem Ertan isimleri tanıdık. Kitabın kapak çalışması çok iyi soft gotik olmuş. İçerisindeki hikayelerin hepsi bir şekilde
Tarih, romanlardan öğrenilmez.
Kitabın eleştirisine başlamadan önce bugün 26. yıldönümü olan Srebrenitsa Katliamı ve Bosna olayları hakkında fikir sahibi olmanıza yardımcı olacak birkaç kaynak:
Srebrenitsa Belgeseli (tvnet):
youtube.com/watch?v=sqVEEtN...
Srebrenitsa Belgeseli (TRT Diyanet):
youtube.com/watch?v=ylSKyuU...
Mithat Bereket
8/10 puan verdi
·
Beğendi
“Olağan üstü zayıf, siyah giysisi iskeletten oluşan bir vücudun üzerinde dalgalanıyor.
Gözleri öyle derindeki hareketsiz duran gözbebekleri ayırt edilmiyor.”
Selamlar arkadaşlar iki gün önce başladığım Operadaki Hayalet kitabını bitirdim.
Belki bilirsiniz Operadaki Hayalet müzikal filmi olan bir eser. Ben izlemeyi çok istesem de müzikal tarzda ve siyah beyaz filmine rastladıgım için beni kitabı paklar diyerek yine kitabına yöneldim
Ne yapayım çogu zaman sıkılıyorum film izlerken. Okumak daha keyifli geliyor bana
Paris Operasında herkesin dilinde bir hayalet var ama onu duyabilen sadece bir kişi oda Operanın şarkıcısı Christine. Onu duyan ve anlayan tek kişi...
Operanın yöneticileri Mösyö Debienne ve Mösyö Poligny bir çok nedenden dolayı ve başlarına gelen olaylar yüzünden görevden ayrılıyorlar. Yerlerine yeni yöneticiler çoğu şeyden habersiz ve ukalaca tavırları yüzünden başlarına epey iş alıyorlar
Hayalet aynı zamanda onun ilham perisi bir yandan da müzik öğretmenidir.
Ancak tabi her şey güzel giderken,hayaletin kimseye zararı yokken işler bir anda Chagny yani Christine’in arkadaşı devreye girip yakınlaştıklarında değişir.
Hayalet adeta bir ölüm meleğine dönüşür. Çünkü Christine’e karşı kıskançlık duymaya başlar. Müthiş gotik bir romandı,çokta özlemişim epey bir ara vermiştim bu tarza ilaç gibi geldi
Poe hakkında, makaleler ve bu makalelerden oluşan kocaman kitaplar yazılabilir. zaten böyle dahi bir ustayı birkaç kelimeye sığdırmaya çalışmak bence kendisine yapılan bir haksızlık olur. Poe'dan etkilenmeyen bir şair (gerçek şairlerden söz ediyoruz değil mi? ) bir yazar hatta bir müzisyen var mıdır bilemiyorum. eserlerine hepsi yansıtmasa bile, mutlaka onlara Poe'nun "demir çanları" bir işaret vermiştir, yada o "tuhaflık meleği" ilham perisi kılığına girip, onlara en güzel müzik ve sözleri yazdırmıştır. bence bu dünya üzerinde herkes bir kere de olsa Poe okumalı.
Efsanenin tanımı ile ilgili farklı tanımlarla karşılaşabiliriz. Genel kabul görmüş tanımlar arasında "1.Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen imgesel öykü, söylence. 2. Gerçeğe dayanmayan, asılsız söz, hikaye vb.. 3.Bir kimsenin başarılarının, üstünlüklerinin, yaşamının abartılarak anlatılması." şeklinde yapılan tanımlar sanırım bize efsane hakkında fikir vermiştir. Bu tanımlar ışığında Halikarnas Balıkçısı'nın Anadolu Efsaneleri kitabını değerlendirecek olursak, öncelikle içinde hangi efsanelerin olduğuna bakalım. " Amazonlar, Boğaziçine Değgin Efsaneler, Symplegad Kayaları, Priapos, Hero ile Leandros, Troya Savaşı, İda Dağı, Ganymedes, Paris, Homerik Çağ ve Dünyanın İlk Güzellik Yarışması, Telephos, Philemon ile Baukis, Aigeus, İzmir, Tantalos - Pelops - Niobe, Gordion, Kybele, Hermes, Pan, Midas ve Dionysos, Kyklop'lar, Sardis, Herakles,Arakhne, Marsyas- Apollon Müzik Yarışması, Eros ile Psykhe, Endymion, Orman Perileri, Hermaphroditos Sözü Salmakis Perisi, Bellerophontes ile Khimaira "
Anadolu Efsaneleri kitabını Halikarnas Balıkçısı ne zaman yazmış bilmiyorum ama kitap ilk baskısını 1954 yılında yapmış. Bu eser de bence yararlı ve okunası bir kitap.
Bilinmezleriyle Tostoy Ailesini Tanımaya Hazır Mısınız?
Sofiya Tolstoy.... Lev Nikolayeviç Tolstoy'un 48 yıllık hayat arkadaşı!
Evlenmeden önce Leon genç nişanlısına güncesini okutmuş, hatta birbirlerinin özel güncesini okumak gibi anormal bir davranışları varmış. Bekarlık güncesini okuduğu günden sonra Sonya'nın kalbinde bir kırıklık kalmaya devam etmiş. Evlenmeden önce Leon Aksinia adında bir köylü
Publius Ovidius Naso, Roma, Latin ve Batı kültürünün en önemli şairlerinden biri olarak kabul edilir. En ünlü yapıtı dünyanın oluşumu ve yaratılışını anlattığı 15 kitaptan oluşan Dönüşümler (Metamorfoz) adlı eseridir. Bu yapıt Yunan-Roma söylencelerini, öykülerini bir bütünlük içinde veren başlıca yapıttır.
Antik Yunan İnançlarına göre dağların,
123 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Aşkın da tüm diğer değerler gibi hızla sömürüldüğü bir “hız ve haz çağında” yaşıyoruz. Artık insanlar sevmiyor, dokunup geçiyorlar sadece. Şiirlere, şarkılara, romanlara, filmlere konu olan aşklar yok artık, aşk yaşanmıyor, yaşanamıyor çağımızda, içi en fazla boşaltılan kavramlardan biri de aşk aslında. Bir konuyu bu kadar dillere pelesenk edersek
